Datça'da bir yaz gecesi - Temmuz 2011

Tatil beldelerinin geceleri pek bir canlı olur. Yaşam, güneşin ufukta azalmasıyla başlar; ışıklar yanmaya başlayınca, sokaklar, caddeler, kaldırımlar yavaş yavaş hareketlenir.

Datça'dayız. Temmuz'un son günü. Saatler 21.30'u gösteriyor. Hava hala sıcak. Isı, 30 derece. Gelin, bu ılık yaz gecesinde hep birlikte, sahillerde gönlümüzce bir tur atalım.

Hafif bir rüzgar, bizi biraz olsun ferahlatıyor. Buram, buram deniz kokusunu ciğerlerimize dolduruyoruz. Tekneler dizi, dizi. Kuğular gibi.

Sanki bir masal dünyasındayız. Sahilin rengarenk ışıkları, denizdeki yakamozlardan sekip, bize kadar ulaşıyor. Böyle bir ortamda, insan şair olmak istiyor.

Gündüz, yakıcı güneş altında, bütün sahili kaplayan şezlonglar, hasır şemsiyeler, yerini masalara bırakmış. İskemleler denize değdi, değecek. Kıyılara vuran hafif dalgalar, kulağımıza hoş bir melodi fısıldıyor.

Masalarda, neredeyse, yer bulmak olanaksız. Herkes, ailesini, arkadaşlarını alıp, koşmuş. Kumların üzerinde yürüyen garsonların ayak sesleri duyulmuyor. Masalardan yalnız, arkadaş gruplarının kahkahaları yükseliyor. Kimi masalardaki çiftler kendi dünyalarına dalmış..

Datça'da ne yenir? Bu da sorulur mu demeyin; hemen sorumuzu düzenleyelim: Datça'da hangi balık yenir? İşte, bu sorunun yanıtı, doğrudan size bağlı.

Seval hanım, en iyi mezelerin kendilerinde olduğunu söylüyor. Hepsinde emeği varmış. İster, deniz ürünü çeşitleri, ister, yöresel otlardan, sebzelerden yapılmış salatalar ...

Lokantalar bölgesinden ayrılıp, yolumuza devam ediyoruz. Merkezdeki meydan, bir buluşma noktası. Sıra, sıra merdivenlere oturup, bir yandan sohbet etmek, bir yandan denizi seyretmek çok güzel. Zamanın nasıl geçtiği anlaşılmıyor.

Bir grup genç, müzikleriyle geceye ayrı bir renk katıyorlar. Belli ki, bu uğraştan çok keyif alıyorlar. Melodileri dalga dalga meydana yayılıyor. Önlerinde açık duran gitar kılıfına, usulca biraz harçlık bırakıyoruz.

Seyircileri hiç de az değil. Sandaletlerini, şıpıdık terliklerini ayağına geçiren, ince giysilerini giyen, kızlı, oğlanlı gruplar, bu gecenin keyfini yudumluyor. Burada hayat, bir başka güzel!

Ne kadar yemek yemiş olursanız olun, lokmaya her zaman yer bulunur. Lokmacı da bir yakışıklı ki, sormayın. Bir an, Jean-Claude Van Damme'ı gördüğümüzü sanıyoruz. Bir kap lokma, biraz toz tarçın, iki kürdan, yola devam ....

Taze mısır, süt mısır .... taze mısır, süt mısır. Mısırcının başı kalabalık. Nasıl olmasın ki! Bunlar gerçekten süt mısır. Tarladan daha yeni toplanmış.

Mısırların koçanını da bekleyenler var! Ohhhh, sulu sulu; hafif tuzlu. Mis gibi. Kimseyle paylaşmaya niyetim yok. Ben bir süre, bununla oyalanırım. Yanıma yaklaşmayın, hırlarım. Isırmam ama, mısırımı kaptırmam.

Marinada gezinmenin keyfi bir başka. Ağır adımlarla ilerliyoruz. Her bir teknenin keyfini çıkartıyoruz. Hayallere dalıyoruz. Onlara binip, engin denizlere yelken açıyoruz. Teknelerde yemek yiyen insanlar olursa, onları hiç rahatsız etmeden önlerinden usulca geçiyoruz.

"Efe", bu teknelerden birinin bekçisi. Her gece aynı yerde. Bizi görünce, koşup geliyor. Artık tanışıyoruz. Biraz okşayıp, seviyoruz. Sonra, eski yerine dönüp, azametle oturuyor. Sevgimizin bir kısmını orada bırakıp, yolumuza devam ediyoruz.

Gezi motorları, bir sonraki günün müşterilerini bekliyor. Datça'dan kalkanlar, genellikle Knidos'a doğru yol alıyor. Kıyı boyu görülesi o kadar çok yer var ki! Kargı, İnce, Adatepe, Palamutbükü, Divan, Arslanlı, Deveboynu, Knidos ....

Sahil kafeleri de dolu. Küçük hasır iskemleler, alçak masalar, demli çaylar, yürüyüp geçen insanlar, koyu sohbetler ... dekoru tamamlıyor.

Begonvil o kadar devasa bir boyut almış ki sormayın. Gecenin karanlığında bile kırmızısı ışıl, ışıl. Huzurun, güzelliğin simgesi sanki. Burada bir yudum kahvenin, gerçekten kırk yıl hatırı olmalı.

Mutlaka sahilde, bir ayağınız denizde oturmak zorunda değilsiniz. Teras kafelerden, lokantalardan, denizi yukarıdan da seyretmenin keyfi bir başka. Gecenin bütün güzellikleri ayağınızın altında.

Gençlik başka bir şey! "Gençlik" derken, gönlü genç olanlardan da söz ediyoruz. Motorlar pırıl, pırıl. Motorcular, her yerde olduğu gibi, Datça'da da, her akşam aynı yerde toplanıyor. Gelirken, giderken, çevreyi rahatsız etmiyorlar. Süzülürcesine gelip, sessizce ayrılıyorlar.

Harika! Böyle bir gecede, bir lambanın ışığında, dalgalarının melodisi eşliğinde, bir dergiyi, bir kitabı okumaktan daha güzel ne olabilir ki! Şişedeki su da, dergi de yarım. Biri bitince, öteki de bitecek. Gece devam edecek.

Serinlemek isteyenler yalnız insanlar değil. İki ördek, bir su bidonunun içine, sırayla başlarını sokup, çıkartıyorlar; silkeleniyorlar. Bu işi sırayla, ama o kadar hızlı yapıyorlar ki, görüntülemekte zorlanıyoruz. Orada durduğumuz süre boyunca, işlerine hiç ara vermiyorlar. Biraz daha büyük bir su kapları olsaydı, ne iyi olurdu diye düşünüyoruz!

Offf ki, of! Biz bu fotoğrafa ne isim koymak, ne de alt yazı yazmak istiyoruz. Yalnızlığı anlatmak? Nasıl anlatılır ki!

İster, istemez, Yahya Kemal Beyatlı'nın dizeleri dökülüyor dudaklarımızdan:

Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin

Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde

Mehtap, iri güller ve senin güzel aksin

Velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde

Kıpır, kıpır balıklar oynaşıyor! Çok lezzetli görünüyorlar. Karnım da tok ama ... Deniz de ne kadar uzak. Boynumu uzatıyorum, olmuyor; patimi uzatıyorum, değmiyor .... Saatlerdir, burada bekliyorum; bir tanesi önüme gelmiyor.

Tahteravalli, kaydırak da güzel ama .... ille de salıncaklar. İnsanı göğe uçuran salıncaklar. Ayakları yerden kesen salıncaklar. Neşe kaynağı salıncaklar.

Bu gecede, toplumun her kesimine yer var. Gün çoktan batmış; olsun, şapka, kasket takmak bir alışkanlık, gelenek. Olmazsa, olmaz. Bir elde de tesbih olmalı mutlaka.

Tatil beldelerinin bir başka güzelliği de, sokak satıcıları. Boncuklar, takılar, el emeği işlemeler, deniz kabuklarından süslemeler, .... ışıl, ışıl sokaklar. Almayacak olsanız bile mutlaka dolaşılmalı, bir tur atılmalı, bazılarının fiyat sorulmalı, tatil dönüşündeki arkadaşlar düşünülmeli ....

Gün gelecek, buralardan ayrılacağız, ama kesinlikle, gönlümüzün bir yanı Datça'da kalacak.