Okul günlerimiz, gençlik yıllarındaki anılarımız ...

Merhaba, yazılarımı paylaşabilirsiniz, sonuçta paylaşmak için yazıldılar... Ancak lütfen emeğe saygı gösterin, isimsiz kullanılmalarına müsade etmeyin.

İlginize teşekkür ederim.


Günlük yaşamdan kesitler


Bugün, "Eski zamanlardaki günlük yaşantımız"dan bir kesit izleyeceğiz.
Gelecek sohbetlerimizde ise "Tren, otobüs, troleybüs, tünel ile ulaşım" , "Anılardaki müzikler" , "İstiklal caddesinin tarihi" , "Oyuncak dünyamız" , "Galatasaray Günlüğümüz" , "İstanbul'un semtler" , "Eski dergiler" , "Eski reklamlar" , "Eski sinemalar" , "Taksim’in dili olsa da anlatsa" , "Eski kitaplarımız, çocukluk dergilerimiz" , "İstanbul'un karlı, yağışlı havaları" ve benzerleri gibi köşelerimiz olacak. Şimdi, bugunkü yolculuğumuza hazır mısınız ? Sizleri geçmişe götürmek için uçuş kemerlerinizi bağlamanızı bekliyoruz. Hep birlikte, 1920 - 1933 -1946 - 1953 - 1954 - 1955 - 1961 yıllarında bir gezintiye çıkacağız.



Her talebe (öğrenci) gibi, bizim de gözlerimiz hep takvimin üzerinde olurdu; tatiller ne zaman, sömestre ne zaman, bayramlar hafta sonu ile birleşiyor mu, okulun bitmesine, sömestre tatilinin gelmesine kaç gün kaldı, yaz tatili yaklaştı mı ......nefes almadan izlerdik.



Takvim yaprakları bir, bir koptuğu zaman sevinirdik. Oysa, her takvim yaprağının ömrümüzden bir günü daha götürdüğünü bilmezdik. Cumartesi yaprakları, en sevdiğimiz yapraklardı; tatil kokardı, özlem kokardı, aile kokardı, özgürlük kokardı. Hele aylardan Mayıs ise, belki, Yıldız parkında ya da bir koruda gezi kokardı !



İlk okulda, hatta orta okulda, hepimizin "sarı defterleri" vardı. Onlara "müsvedde defteri" derdik. Nedendir bilinmez, derslerde, sarı deftere not alınır, akşamları etüt'te,o notlar, itina ile temize çekilirdi. Bugünün verimlilik anlayışı ile pek ilgisi yok ama, öyle yapmak adettendi



Şimdiki gençlik, kırtasiye açısından ne kadar şanslı. Bir mağazaya girmeye görün, renk, renk silgiler, cicili, bicili defterler, hatta Spiderman gibi kahramanların olduğu kalemlikler dizi, dizi. Eski günlerde ise, pek de kolaylıkla bulamadığımız çizgili defterleri, resim-iş defterlerini, özenle korurduk. Mavi ve kırmızı kaplama kağıtlarıyla kaplardık. Kocaman etiketler yapıştırırdık. Sıralarımıza itina ile yerleştirirdik.





BIC kalemler, lise yıllarına doğru piyasaya çıktı. Pırıltılı renkleri göz alıcıydı. Yanılmıyorsam 125 kuruştu. Çarşamba günleri çıkınca, Beyoğlu'ndaki kırtasiyecilerde bulursak alırdık. Bu arada, bir konuyu daha belirtmeden geçemeyeceğim; Fransız hocalarımızın (daha başka bir deyimle Fransa'dan gelen hocalarımızın) çok albenili tükenmez kalemleri olurdu. İmtahan kağıtlarımızı onlarla düzeltir, not defterlerine onlarla yazarlardı. Bizim, o kalemlere o kadar dikkatli baktığımızı hissedemezlerdi. Onlar için, o kalemler normaldi.



Sonraları, basmalı tükenmez kalemler, hatta roller'ler çıktı. Kırtasiye almak, daha doğrusu çok çeşit arasından seçmek isterseniz, Sirkeci'ye gitmeniz gerekirdi. Hem Babıali yokuşunda, hem de Büyük Postahane'nin yakınlarında, çeşitleri çok olan kırtasiye dükkanları olurdu.



İşte, günümüzde unutulan gereçlerden biri. Oysa bizim her birimizin çantasında ya da sırasında, en az 1 tane vardı: Kurutma kağıdı. Şimdi gençler soracak. O da ne diyecekler. Dolmakalemle bir deftere yazdığınızda, kurutma kağıdı ile fazla mürekkepleri almazsanız, sayfayı ya da defteri kapadığınızda, bütün yazı karşı sayfaya iz çıkarırdı. Kurutma kağıtlarının (fransızcası papier buvard) bir tarafı işlev göreceğine göre, diğer yüzüne reklam koymak için bir sakınca yoktu.
 




Gerek gazetelerde, gerek, dergi basım evlerinde, günümüzün rotatifleri ya da ofset baskı makinaları yoktu. Kurşun harfler ve bu harfleri dizdiğiniz kumpaslar vardı. Buralara "mürettiphane" denirdi. Karşınızda bulunan kutunun her bir gözünde, değişik puntolu harfler dururdu. Ben lise yıllarımda, bir süre Edebiyat kollarında çalıştım. "Galatasaray" dergilerinin yayınına katkıda bulundum. Cağaloğlu'ndaki mürettiphanelere, arkadaşlarımla birlikte, çok girip, çıktım. Kumpas da kullanmak istedim. Bu işi bilenlerin, elleri arı gibi çalışıyordu; benim kumpasımda ise, bir satırın yazılması saatler sürüyordu.



SES gazetesinin, 29 Ekim 1946'daki ilk sayısı. Yeni Sabah, Cumhuriyet gibi, büyük İstanbul gazeteleri değil ama, küçük kasaba gazeteleri, mürettiphane ile çalışıyordu. Gazetenin sahibi, çoğu zaman, hem muhabiri, hem mürettibi, hem de dağıtıcısı olurdu.




Ben, ne yazık ki, Atatürk'lü günlere yetişemedim. Ama, 1950'lere kadar, "şefimiz" İnönü idi. Hepimiz onu çok severdik. Bizim, korkunç savaşlara girmemizi engellemişti. Sempatikti. Karizmatikti. Çok zekiydi. İşine geleni duyar, gelmeyeni duymazdı.



O yıllarda, Cumhuriyet Bayramları çok büyük coşkuyla kutlanırdı. Tamvayların, otobüslerin, ilk sıraları hep "Harp Malulleri"ne ayrılmış olurdu. Şimdi, artık bunu belirten duyurular kaldırıldı. Oysa, yaşattığı ruh bakımından, durmasında yarar vardı. Savaş gazilerimiz ise "İstiklal madalyaları"nı, sivil elbiselerinin de göğüslerine gururla asar, Cumhuriyet Bayramının ön sıralarında yer alırlardı, tüfek patlatırlardı.



1955 yılının 6-7 Eylül'ünde, ben 8 yaşında bir çocuktum. Neler olduğunu pek anlayamamıştım ama, kötü şeyler olduğu belliydi. O sıralada İstanbul'da olan rahmetli amcamla birlikte, Karaköy'e gittik. Kumaş parçalarının üzerinde yürüdüğümü, birçok kepengin kırık olduğunu, her yerin ana baba günü olduğunu, bir kargaşanın sürdüğünü çok iyi hatırlıyorum. Sessizce izliyordum. Anlamaya çalışıyordum. Yukarıdaki resim, İstiklal caddesini gösteriyor.



Babam, hep ustura ile tıraş olurdu. O bir sanattı. Usturalarını bilemek için çeşit, çeşit kayış alırdı. Duvara asılan, masa üzerinde kullanılan kayışları vardı. Kayışın bileyici özelliği gidince, kahverengi mum gibi bir maddeyi, eritir, kayışların üzerine yayardı. Usturaları ise çeşit, çeşitti. Lise yıllarımda, henüz yüzümde yeni, yeni tüyler biterken, en ince ağızlı olan usturaları kullanmaya başladım. Ne kadar yavaş ve dikkatli yaparsam yapayım, yüzümde hep iz kalırdı (!).



Ustura ile bu işi götüremeyeceğimi anlayınca, tıraş makinalarına geçtim. Özellikle çarşamba ve cuma günleri tıraş olmakta yarar vardı: dışarı çıkılacaktı. JOB jiletleri, en meşhurlarıydı. Bir paketten 5 jilet çıkardı. Luxor da çok kullanılan bir jiletti. Tıraş makinasının vidasını aşağıdan güzel kapatmazsanız ve tıraş olurken dikkat etmezseniz, yüzünüzün çizilmesi kuvvetle muhtemeldi.



Tıraştan sonra, Halis Kolonya suyu sürerdik. Çok yakardı. Ya keskin olduğundan ya da yüzümüz tahriş olduğundan, çok acırdı. Çarşamba günleri, dışarıya çıkmadan önce, kolonya ile, adeta yıkanırdık.





Yakışıklı beyler daima biryantin kullanır ! Ben pek kullanmazdım ama, bulundurmak adettendi. Bir çok kişi, saçını biryantinlerdi. Çok daha yakışıklı olurlardı (!).



Kendi adıma konuşuyorum, diğer arkadaşlarımı bilemeyeceğim; şampuan benim yaşantıma oldukça sonraları, lise yıllarında girdi. Beyaz kalıp sabunla ya da LUX sabunlarıyla yıkanırdık. Şampuan ile ilk yıkandığımda, kullanmasını bilemedim, verim alamadım. Ya, saçım okulda, köpürmeyecek kadar kirli oluyordu ya da şampuana kıyamayıp, avucumun içine çok az döküyordum. Belki de şampuanlar, bugünküler kadar gelişmiş değildi.



İşte, tarihe gömülen uygulamalardan biri daha: Çukulata kartları. Eski günlerde, her aldığımız çukulatanın içinden, mutlaka resimli bir kart çıkardı. Bu, bazen bir hayvan resmi, bazen bir şehir resmi olurdu. Bunları biriktirirdik. Eğer sizde, bir resimden iki tane varsa, bir başka arkadaşınızla değiştirirdiniz. Eski kartlarım nerede acaba ? Biliyorum, hepsi anılarımda duruyor.



Biraz da, sosyal yaşantımıza göz atalım. Eski günlerde, yoğurtçular, bozacılar, sokakta, çanlarını çalarak dolaşırdı. Bir de sözcüğün sonunu uzatırlardı. "Yoğurtçuuuuuuuuuuuu " Kaymaksız isterseniz, kaymaksız verirlerdi. Teneke bir kepçeleri olurdu. Tozlanmasın diye, gene tenekeden kapaklı bir kutuda dururdu.



Mevlutlarda, özellikle Ali Muhiddin Hacı Bekir mevlut şekeri ikram edilirdi. Akide şekerleri ve badem şekerleri, beyaz renkli külahlara konurdu. Büyüklerimiz bunları yemez, bizlere getirirdi. Hacı Bekir'in akide şekerleri pek lezzetli olurdu. Her cinsi vardı. Tarçınlısı en güzeliydi. Hafif yakardı.




Yılbaşlarında, özellikle de Bahçekapı'daki Nimet Abla'dan "Tayyare Piyangosu" alınırdı. Hepimizi bir heyecan sarardı. O bilet, evdeki herkesin görebileceği bir yere, örneğin radyonun yanına konurdu. Nimet Abla Gişesi, biletlerini, özel zarfların (isterseniz kapların diyelim) içinde verirdi. Böylece, reklamını da yapmış olurdu. Tayyare piyangosu olmadan, yılbaşının tadı tam olmazdı. Bir bilet, yeterdi.




7 Aralık 1948. Yarım bilet. 2½ lira. 7 Aralık, yılbaşından önceki son çekiliş olurdu. Sonra, 1 Ocak sabahına kadar, nefesler tutulurdu.



Nimet abla kadar meşhur bir gişe daha vardı: Tek Kollu Cemal Gişesi. Neredeyse, Nimet abla ile yan yanaydı. Herkes, bir bilet de ondan alırdı. Ama, önce, Nimet Abla'dan alınırdı.



 Ocak ayının ilk günleri ise, hepimizi başka bir heyecan sarardı. Acaba bilete büyük mükafat vurmuş muydu ? Olsun, gelecek, yıl tekar bilet alınırdı.



Futbol, o zamanlar, futboldu. Futbolda "ruh" vardı. Galatasaray'ı Metin Oktay'sız, Turgay Şeren'siz düşünemezdiniz. Fenerbahçe'de de Lefter vardı. O zamanın oyuncuları takımlarını değiştirmeyi "akıllarının ucundan" bile geçirmezdi. Sonraları, Altın Ayakkabılı Tanju'nun, o takımdan, bu takıma gittiğini gördük; futboldan yavaş, yavaş soğuduk !



Hilton, İstanbul'un bilinen en lüks oteliydi. Şimdi olduğu gibi "yüzlerce" 5 yıldızlı otel yoktu. En prestijli yerlerden biriydi. Hiltonda çay içmek bile bir zevkti.



1920'lere ait bir fotoğraf sipariş verme fişi. Fransızca. Çok az kişide fotoğraf makinası vardı. Dijital dünya daha doğmamıştı. Beiretta makinalar, oldukça kullanışlıydı. Fotoğrafı çektikten sonra, siparişi vermek, sonra, bir süre beklemek gerekiyordu.



Taksim'de "Ankara Pazarı" prestijli yerlerden biriydi. O zamanlar, naylon poşetler daha bulunmamıştı. Aldıklarınız, kese kağıdının içine konurdu. Çarşı ve pazarlarda, kese kağıtları, gazeteden yapılmış olurdu. Büyük bakkaliyeler ise, kendi kese kağıtlarını hazırlatırlar, üzerine isimlerini bastırırlardı. Şimdi, unutulan araçlardan biri de fileydi. Her evin, birkaç tane filesi olurdu. File ile pazara çıkılır, alınan sebzeler fileye konurdu. Hatıra olarak, bir fileyi özenle saklarım. Alınan yiyecekler ise, serin durması için, tel dolaplarına konurdu. Tel dolaplarına, hem sinekler girmez, hem de hava alırdı.



Bilgisayarlar çıktı, daktilolar rafa kalktı. Daktilo şeritleri iki renkli olurdu: siyah ve kırmızı. Kırmızı yazmak istediğiniz zaman, kenardaki minik bir manivelayı yukarı kaldırırdınız. Çoklu sayfa yazacaksanız, ince pelür kağıdı kullanmanız gerekirdi. Pelür kağıtlarının arasına, karbon kağıdı koyardınız. 5 kopya yazacaksanız, karbonlarıyla beraber, 9 yaprak ederdi. Hepsini, kaydırmadan makinaya yerleştirmek zordu. Önce, 4 santimlik bir kağıdı ikiye katlar, bütün kağıtları diklemesine oraya yerleştirir, sonra, hepsini birden makinaya takardınız. Kağıtlar öbür taraftan çıkınca, taktığınız kılavuz kağıdı alırdınız.



 
Yapı ve Kredi Bankasının, Lale Sinemasında atraksiyon yapacağını ilan eden, 1953 yılına ait bir reklam. O zamanlar, bankalar "Ev" hediye ederdi. Bu etkinliğin ses getirmesi için de, kamu oyu önünde, sinemalarda yaparlardı. Lale Sineması, Beyoğlu'nun en geniş salonlu yerlerinden biriydi.



Bir çok eşyanın "Tekel"i vardı. İçkiler, sigaralar gibi, kibritler de "İnhisar"ındı. Özelleştirme henüz kapımızı çalmamıştı.








Hiç yorum yok:

Google
 

Sizlerden Gelenler ;

Sevgili Aydın; ağabeyin Mehmet'in Galatasaray Lisesinden sıra arkadaşıydım. Hatırlayacağını zannediyorum. Ayrıca bir de rahmetli Rahmi Ertin ortak dostumuzdu. Damadım ile kızımın sevgili amcaları idi. Uzun yıllar sonra, Mehmet'le buluştuk. İnşallah seninle de görüşürüz. Anılara Yolculuk siten, çocukluk ve ilk gençlik yıllarımdan, hayallerimde bile unutulmuş güzellikleri yeniden yaşamamı sağladı. Eline ve o güzel yüreğine sağlık. Görüşmek dileğiyle. Sevgiler.


Altuğ İşmen, 1 Mart 2010


----------------------------------------------------


Sayın Aydın Ataberk,


Çok çok güzel olmuş ellerinize ve emeklerinize sağlık. Eski bir İhsan Çizakcalı olarak ayrıca şu anda merhum abeyimin de çizakcanın ilk öğrencilerinden olması dolayısıyla eski Bursa'yı ve okulumu, yazılarınızda tekrar yaşamış oldum. Size minnettarlığımı ve şükranlarımı sunar çalışmalarınızda başarılar dilerim.Saygılarımla


Erhan Kurtulan, Elk.Müh., 17 Aralık 2008


-------------------------------------------------------


Sevgili Aydin,



Muhtesem bir eser yaratmissin. Seni kutlarim. Beni Ekvator Gine'sindeki yamyamlarin arasinda aglatmayi basardin. Saatlerce tek tek butun belgelere baktim. Tombul yanaklarindan opuyor ve seni tekrar kutluyorum. Artik bu birikimleri koyacagimiz bir web sitemizin olmasi gerekiyor. Ben de onu organize edeyim. Senin bu muhtesem birikimlerinle cok guzel bir siteye sahip olacagiz. Yakinda www.gsl97.org aramiza katilacak.



Seni sevgiyle kucakliyorum.



Mahmut Melih Kayahan, 9 Aralık 2008


---------------------------------------------------------


Sizlere tesadufen ogrendigim Sn Aydin ATABERK tarafindan hazirlanmis bir site adresi iletiyorum. İzlemeniz tavsiye olunur, harika bir calisma olmus. Ellerine ve yuregine saglik....


Öznur Dere, 24 Eylül 2008


--------------------------------------------------------------Sevgili Aydın bey, anılara yolculuk Blogunuzu inceledim. İnanılmaz bir şey. Ne çok emek var. Ben sizden daha genç :) olduğum için eskiye ait yazı ve görüntülerin bir kısmını özel yaşantımdan hatırladım ama çoğunu da geçmişe olan özel ilgimden dolayı hatırladım. Çok duygulandım. Ne olur bu yaptıklarınızı daha çok insan duysun, sizi daha çok insan tanısın. Sizi tanıyan bir kişi olmak benim için ne şans. Sizi çok seviyorum. Saygılarımla,


Sıdıka Parlak, 24 Eylül 2008


-------------------------------------------------------------Aydin Bey Gunaydin ,



Ellerinize saglik, soyle bir goz atabildim henuz, ilk firsatta satir aralarinda kaybolmak isterim .



Ozellikle benim icin de sizi tanimak cok buyuk bir sans .



Saygilar, Sevgiler,



Sibel Birçiçek, 25 Eylül 2008


-------------------------------------------------------------Sevgili Aydın ağbey,



Bize tekrar muhteşem bir yolculuk yaptırdın güzel anılara.Ellerine sağlık ağbey bize böyle nefis güzellikler yarattığın için.


Sevgiler, saygılar



Sinan Acarel, 25 Eylül 2008


------------------------------------------------------------Sevgili Kardesim Aydin,



Candan tebrikler! Iyi ki boylesine guzel sunulan ve ozlem degeri yuksek anilarini bir gunlukte topladin ve e-postalarda kaybolmamalarini sagladin.



Daha nice 5000'lere! Gerek icerik gerek sunudaki nitelik ilgiyi kendisi yaratiyor. Ne mutlu bizlere, ayni ailedeniz!



Sevgilerle,


Tuncer Ören (1955), 26 Kasım 2008


-------------------------------------------------------------Aydın Bey günaydın



Sizi kutluyorum. Bu azminiz ve paylaşma isteginiz hiç eksilmesin, artsın….



Selamlar



Mustafa GEYVE, 26 Kasım 2008


---------------------------------------------------------------


GÜNAYDINLAR AYDIN ABİCİĞİM; NASILSINIZ?? "ANILARA YOLCULUKTA" DAHA 10 000'Cİ, 50 000'Cİ , 500 000'Cİ ZİYARETÇİLERE ULAŞMANIZ DİLEĞİYLE. BEN BÜTÜN KALBEMLE İNANIYORUMKİ AYDIN ABİMİN KALEMİNİN YALINLIĞI, SADELİĞİYLE ULAŞILABİLİR. YAZILARI OKURKEN DALIP BİR YERLERE GİTMEMEK İMKANSIZ.. SEVGİLER,SAYGILAR


Şükran Durgan, 26 Kasım 2008


---------------------------------------------------------------Sayin Aydin agabey



Boylesine guzel, degerli bir birikimi bir araya getirdiginiz ve bunu hazine degerindeki bir belgesellige donusturdugunuz için sizi kutlarim. Müzik dersini gösteren fotografta, sag basta yer alan muzik ogretmeni, Almanya'da muzik egitimi gormus, oglu da bir donem unlu bir fagotcu olan rahmetli Enver Haraçci hocamizdir. Karli kis gunlerinde, Ortakoy'de okulun onunden denize girer ve esasli bir sekilde yuzerdi.



Grand Cour'da hocalar maçini gosteren fotografin sag tarafinda en bastaki siyah formali adi yazilmamis ogretmen de, Galatasaray Ilkokulu yavrukurtlari baskurtu ve de 1950'li 60'li yillarda Ortakoy'de ogretmenlik yapmis olan Huseyin hoca'dir.



Saygilar, sevgiler



Turgay Tuna 102, 26 Kasım 2008


------------------------------------------------------------Sevgili Aydin Kardesim,



Gercekten bir "online GS müzesi" yaratmisin, eline saglik ve tebrikler !



Ender Enön ( 94 x1962), 26 Kasım 2008


-------------------------------------------------------------Çok güzel, çok sevindim.. Tebrik ederim Aydın Bey.



Çok çok daha fazla kişiye ulaşması dileğiyle. Çünkü gerçekten çok güzel bir çalışma.



Sevgi ve Saygılarımla



Gizem Ertürk, 26 Kasım 2008


------------------------------------------------------------Sayın Aydın Ataberk,


Doğum yerim Bursa anılarına yaptığım gezintide, sizin de benim gibi halamın gelin gittiği konakta kurulan "Özel Yeni Okul"dan mezun olduğunuzu öğrendim. Yalnız ben 1957 mezunuyum.... Ne yazık ki daha sonra kurulan İhsan Çizakça Kolejinin kapandığını öğrendim. Merhum İhsan ve merhume Süheyla Çizakça'nın ruhları şad ve mekanları cennet olsun!Selamlarımla,


Beyza Üntuna, 28 Kasım 2008


Türkiye Cumhuriyeti, Atina-Pire Başkonsolosu


-------------------------------------------------------------



Sevgili Aydın agabey ;


Henuz sadece ıkı bolumu okudum . Ikıncı bolum ozel ılgı alanıma gıren oyuncaklardı . Gecmıse donup o yokluktakı zenginliklerimizi hatirlamak çok güzel . Bir kez daha tesekkür ederim . Bence oyuncak dostu ve oyuncak müzesinin kurucusu sevgili Sunay Akın'la temasa geçip O'nun da sitene ulaşmasini saglarsan çok mutlu olacaktir .Sevgi ile kalin


Bünyat AKIN(104-106 V.S.), 14 Şubat 2008


------------------------------


Degerli Kardeşim



Erol Günaydın ın arkasındaki ben Mehmet Ali ve yanımda Özer Berkay dan tebrikler,selamlar,sevgiler,ellerinize saglık.Özer Berkay ve ben GSLAAG den ayrıldık,resimde gördügünüz oturan GS a hizmet eden üç kardeşimize madalya ve plaket verdik.Tahminen 40 ın üstünde agabeyimiz,okul müdürümüz Meral Mercan ,kıymetlı GS lılar bu madalya ve plaketleri aldılar. Resim o tören sırasında çekildi.



Bilgisayar kullanmada cok acemiyim,ancak daha çok gencim yaşım 73 yavaş yavaş öğreneceğim...



Lütfen gslaag ye girin,orada devrelere girin,gsl55.free.fr dan hatıralara girin 2 sahife Necdet Mahfi Ayral ın kızı Jeyan hanımefendinin bana hediye ettiği üç albüm resim ve efemeraları tetkik edin.Bunlarıda dilerseniz kullanabilirsiniz.



İyi günlerde görüşmek dileklerimle.



M Ali Zeren, 17 Şubat 2008


----------------------------------


Aydin agabey,



Dun gslaag sitesinde, yazilarinizda gezindim. Site harika, yazilariniz enfes, onlari toplanmis ve guzel sunulmus gormek icimi isitti. Hem sitenizin hem yazilarinizin duyurularini tekrar tekrar yapmaliyiz orada. Yapacagiz zaten. Dun bunu dusundum. Ilk olanakta ben de gerekeni yapacagim. (ilk vaktim oldugunda yani, affedin beni bu nedenle)



Saygilarimla.



Gün ARUN 113, 25 Şubat 2008


-----------------------------------



Aydin Bey merhaba


Hazirladiginiz sitenin öncelikle Bursa sayfasini, daha sonra da müzik sayfalarini ve digerlerini inceledim. Paylastigimiz noktalari da gördüm. Böyle bir ise zaman ve emek harcamak, bunlara derlemek takdire sayan. Sizi kutluyor ve tüm günlerinizin bu sekilde verimli olmasini diliyorum. Selamlar.Mustafa GEYVE, 2 Mart 2008


-------------------------------


Sayin Ataberk,



Blogunuz cok hosuma gitti.



22 sene evvel biraktigim dunyanin en guzel sehri Istanbul'u bana tekrar gezdirdiniz.



tesekkur ederim



selam ve saygilarla



David Hasday



New York, 7 Mart 2008


-----------------------------------


Sayın Ataberk,



Biraz önce oğlumun haber vermesiyle sitenize baktım. Elinize sağlık, kutluyorum. Ben de, unutulmuş, unutulmaya yüz tutmuş güzelliklerin arayışı, duyurulması çabasındayım. Blogunuzda sergilediğiniz bilgilere, belgelere kendi genelağ yerimde yer vermek, beni, ziyaretçilerimi pek sevindirecek, mutlu edecek. Bilmem izninizi alabilir miyim?



Bu arada belirteyim, ilgilendiğim konular arasında dilimiz, müzik, yazın, sinema önde geliyor. Sinemayla ilgili bir kitabım (http://www.pandora.com.tr/urun.asp?id=110695 ), araştırma yazılarım, senaryolarım, öykülerim vb. var. Bir göz atabilirseniz, http://www.ilgilik.net/ size bir fikir verebilir sanıyorum.



Başarılarınızın artarak sürmesi dileğiyle selamlarımı, saygılarımı sunuyorum.



İnal Karagözoğlu, 10 Mart 2008


----------------------------------



Aydın Abi,



Tesadüfen



”Anılara Yolculuk”



Bloguna takıldım.



Bir defada keşfedilemez.



Dönüp dönüp bakacağım.



Teşekkürler.



Çok yaşa emi.



Sevgiler,



A.Şeref Türkmenoğlu, 22 Mart 2008


-----------------------------


Emeklerinize saglik, cok guzel olmus. Bir IEL ve ITU mezunu olarak da ayrica gurur duydum:) Saygilarimla,



Aydin Gurel, 23 Nisan 2008


-------------------------


Merhaba Aydın Bey,



Anılarda yolculuk sayfalarında gezinirken çocukluğuma gittim 4-5 yaşlarındaydım ve ilk defa film makinası görüyordum,İstanbul'dan Niyazi Dayı gelmişti ,Seher Nenemin kireç badanalı duvarına bir bez gerildi ve sizin eşinizin ve çocuklarınızın görüntüleriydi izlediklerimiz.Babanız parmaklarımı tutar birşeyler yapar hep eksik sayardı parmaklarımı onu güleryüzlü ve kocaman bir adam olarak hatırlıyorum çocukluğumdan.



Ben kimmiyim? ben Ümit Arıcan'ın küçük kızı Safinaz'ım,her ne kadar hiç tanışmamış olsakta selamlar sevgiler...



Safinaz KAROL, 31 Ekim 2008


-------------------------------



Ağbi bu güzel sayfalarına bakmak saatlerimi aldı. Yapması kim bilir ne kadar zaman ve emek gerektirmiştir.Ailem 1965'de Bursaya taşınmıştı. Abdal Köprüsünün 5-6 ev yakınına. Heryer gibi oralar da artık tanınmaz olmuş. O yıllarda köprü sayfandaki (daha önce görmediğim) o resmine benziyordu gene az çok.Güzel günler...


Murat Kalınyaprak 109, 1 Ekim 2008


------------------------------------



Aydın Bey sitenizi ziyaret ettim ve çok mutlu oldum. Lakin kendi çocukluğunun oyuncaklarını hatırlayıp bunu konu edip bugünün kuşaklarına aktaran maalesefki çok az büyüğümüz var. Yine maalesef ki geçmişe ait belleğimiz, sanki o güzelim oyuncakların yerine geçen modern oyuncaklarla birlikte yitip gitmaktedir.Aydın Bey, ben TRT çocuk televizyonu için eski ("Dedemin Oyuncağı) oyuncaklarımızı konu eden bir programın yapımcısıyım. Televizyonumuz Ekimde yayın hayatına başlayacaktır. Hazırlayacağım programda komuğumuza oyuncakla ilgili malzemeleri hazırlayarak ya da konuğumuzun desteğiyle; onun çocukluğunda yer etmiş bir oyuncağın yapım aşaması anlatımlı olarak gerçekleştirilecektir. Bu konuda önerilerinizi paylaşmanız bizi sevindirecektir. Yapımını bildiğiniz bir oyuncak varsa ve bunu bizimle program çekimiyle paylaşırsanız çok memnun oluruz. Şimdiden desteğiniz ve oyuncaklara olan duyarlılığınız için teşekkür ederiz, saygılar sunarız.


Engin Yıldız, 21 Eylül 2008


---------------------------------


Aydın bey günaydın,



sitenize meraktan hemen buradan bir göz attım. detaylı olarak evden bakacağız tabii. ellerinize ve yüreğinize sağlık diyorum. eski bursa ve istanbul resimleri çok ilgimi çekti. anlatımlarınızı da okuyacağım . tekrar teşekkürler. saygılarımızla,



Cenk Özçelik, 13 Şubat 2008 çarşamba


-------------------------------


Aydin Bey supersiniz !!!! tebrikler.



Ayşe Siner, 13 Şubat 2008 çarşamba


--------------------------------


Cok guzel. Super bir ani derlemesi. Size cok tesekkurler.Sanki o gunleri yasamis gibi hissettim. Sonsuz sevgi ve saygilarimla



Ali Rıza Tuğluk, 13 Şubat 2008 Çarşamba


----------------------------------


Harika bir site tebrikler tebrikler Aydın beyciğim cok yararlı ve enteresan. Bu sitenizinden faydalanabilecek ve memnunlukla takip edecek dostlar var acaba onlara da izninizle adresinizi iletebilirmiyim ?



Sevgiler ve tüm bu güzel şeylerin devamını getirmeniz dileyiğle



Fügen Evren, 13 Şubat 2008 Çarşamba


------------------------------------


Sevgili Aydın Ağabey;



Çok güzel bir site olmuş.Ellerinize sağlık ve teşekkürler. Saygılar.



Ahmet Dikencik, 13 Şubat 2008 Çarşamba


----------------------------------



Aydın Beycigim ,



bir ara sakin bir zamanda fırsat bulup okumak o güzel anlatımız esliginde kahvemi yudumlarken sizinle beraber gecmiste yolculuk yapmak isterim. Simdiden elinize, yureginize ve super hafızanıza saglık. Sevgilerimle



Özlem Şenkoyuncu, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------


Sevgili Aydın beyciğim merhaba.



Anılara yolculuk'ta İstanbul'un o eski günlerini sanki yeniden yaşıyormuş gibi keyif aldım. Biliyorsun ben GS lı değilim. 1970 Maçka mezunuyum. O yıllarda İstanbul bir başkaydı.



Geçen sene Sirkeci'deki Orient ekspres'te yaptığımız Eski dostlar yemeğine Yenikapıdan Sirkeciye yürüyerek gelmiştik.Bu yürüyüşten büyük keyif almıştım. Eski günleri ya'dederek beraberce yürümüş ve eski günleri anımsamıştık.



Anılara yolculuk için teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim.



Harun Masatoğlu, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------------


Aydin bey,



henuz tamamini okuyamadim ama okudugum bolumler ve fotograflar cok guzeldi.Elinize saglik. Selamlar



Sevgül Alper, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------


Ellerine saglik çok guzel olmus



Ali Meriçboyu, 13 Şubat 2008 Çarşamba


---------------------------------



Ben de Aydın abimiz nerelere kayboldu diyordum. meğer yoğun bir çalışma içindeymiş. Blog'unuzu inceledim, çok beğendim. Yorum bile yazdım. Hayırlı olsun blogunuz.



Çok güzel olmuş. Ellerinize, emeğinize sağlık. Ben de sizden gelen mailleri güzelce derleyip, bir directory açıp saklamaya çalışıyordum. Ama böylesi çok daha güzel oldu ve size çok yakıştı. Sevgiler,



Yelda Dürüşken, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------



Merhaba Aydin bey,



Dun sayfaniza hizli bir bakis attim, simdi biraz daha bakacagim. Cok guzel olmus ellerinize saglik



Oldukca emek harcamissiniz. Harika gorunuyor



Sevil İnci Cankurt, 15 Şubat 2008 Cuma


---------------------------



Nefis bir arşiv..paylaştığınız için teşekkürler..Saygılar..



Ayfer Çırak, 15 Şubat 2008 Cuma


----------------------------------



Sevgili Ataberklerimiz Bu kadar güzel resimleri bulmak eskiyi bizlere yaşatmak breh breh (Bu aferin demektir.)Ben torunlarla Erim babamla meşgul olduğu için of günümde temiz bir nefes oldu.Her ikinizide öpüyoruz ilk fırsatta buluşmak dileğiyle. Nur. Erim dede(artık amca değil.)



Nursal Tarhan, 15 Şubat 2008 Cuma


------------------------------


Ozenle hazirlanmis bir blog...Teknik olarak kusursuz..Her sayfasini dikkatle okumak gerek...Hazirlayanin eline saglik...



Yorumkar, 12 Şubat 2008


--------------------------------------


Aydın Ataberk'in eseri, beni de çok etkiledi.


Ahmet Kuzucu, 26 Subat 2008 salı