Okul günlerimiz, gençlik yıllarındaki anılarımız ...

Merhaba, yazılarımı paylaşabilirsiniz, sonuçta paylaşmak için yazıldılar... Ancak lütfen emeğe saygı gösterin, isimsiz kullanılmalarına müsade etmeyin.

İlginize teşekkür ederim.


Uludağ 1925 -1934

Yazı ve fotoğraflar,
1) Bursa Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi'nin Eylül 2011'de yayınladığı ""Gezenlerin, yazanların ve yaşayanların anılarında Uludağ" (www.bursakentkonseyi.org.tr).
2) Hebdomon'dan Bakırköy'e / Turgay Tuna / Bakırköy Belediyesi Kültür Yayınları / Promat Matbaası / 2000 ve
3) Uludağ ve Unutulan Külüp Bursa Dağcılık Kulübü / Akın Altınok / Ocak 2011
 isimli yayınlardan alınmıştır.
=============================

Gezenlerin, Yazanların ve Yaşayanların Anılarında

ULUDAĞ


Bursa, Olympos dağı (Uludağ veya Keşiş dağı) eteklerinde yamaçlar üzerine kurulmuş kıvrımlarla akan Nilüfer ırmağının suladığı verimli ve toprağı iyi işlenmiş bir ovaya hakimdir. Şehri çevreleyen sık bitki örtüsü ile mahalleleri arasında yükselen çınar ve serviler, onun yeşil Bursa diye adlandırılmasına neden olmuştur (Albert Gabriel, Bir Türk Başkenti Bursa).


Bizans imparatorları zamanında Olimpus vadileri, başkentin gürültüsünden kaçan, dünyadan elinin eteğini çekmiş insanların yeri oldu. Athos (Aynaroz) dağında olduğu gibi burada da küçük kiliseler ve inziva yerlerinin sayısı arttı. Dünyadan elini eteğini çekenlerin anılarını muhafaza ederek bugün de gururlu olan Olimpus dağı, Türkler tarafından verilen Keşiş Dağı adını taşır (Charles Texier, Küçük Asya coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi).


730 yılında ikonlarla ibadetin paganlıkla eş tutulduğunu bildiren fermanın yayınlanmasının ardından kanlı din mücadeleleri başlar. Olympos dağındaki manastırlar bu fermanı hiçbir şekilde kabul etmezler. Birçok din adamı da işkenceler ve baskılardan kaçarak Bizans başkentinin uzağındaki Olympos manastırlarına sığınırlar ve dağ keşişler anlamında "Montagne des Calogers / Oron Ton Calogeron" olarak anılmaya başlanır (Hayri Fehmi Yılmaz, Sanat Tarihçisi).


Ürkütücü dağ silsilesinin tepesinde, eski karlardan başka henüz bir şey görünmüyordu. Olimpos dağına yaklaşılınca eski çok miktarda yalnızca meşe, çam, yabani kekik ve enli yapraklı diğer bir cyste türleri görülür. Akçaağaç (l'aunne), yabani mürver (l'ieble), erkek ve dişi kızılcık ağacı (le cornouiller), yüksük otu (la digitale), yabani hindiba (le pissenlit), hindiba (le chicoree), çobanpüskülü (le petit houx) ve böğürtlen (la ronce), Olimpus dağı çevresinde genellikle bulunur (Charles Texier, Küçük Asya, Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi).


Uludağ'ın antik adını taşıyan çok sayıda bitki vardır. Endemik Allium olympicum ile ilk örneği Uludağ'dan Boissier tarafından toplanmış olan Campanula olympica'da (bir çan çiçeği türü) bu adı alan bitkiler arasındadır. 1844 yılında yine Boissier tarafından toplanıp tanımlanan üç sığırkuyruğu türünden birisine Bursa'nın antik adı olan Prusa (Verbascum prusianum), diğerine Uludağ'ın antik adı olan Olympos (Verbascum olympicum) ve sonuncusuna da bu yörenin ticaretine uzunca bir dönem damgasını vuran ipek böceğini simgelemek üzere - ipek böceği taşıyan - anlamında bombyciferum (Verbascum bombyciferum) isim olarak verilmiştir (Meral Avcı, Coğrafya Dergisi 2004).


Bursa'da bir Coğrafya Encümeni kurulduğundan bahsettiler ve bu kurumun başında bulunan Bay Hakkı Baha Pars'ın, Keşiş dağına bir gezi tertip ettiğini yazdılar. Doktor Osman Şevki, o zaman (Erkan-ı Harbiyei Umumiye Coğrafya Encümeni'nde) tarih, nüfus, sıhhiye ve içtimaiyat şubelerinin Umumi katibi olan Pertev Paşa vasıtasıyla, Encümen Reisi bulunan Mareşal Fevzi Çakmak'a müracaat eyledi ve bu geziye encümenin katılması temin olundu (Sağdıç).


Tarih uzmanları Krezus'un çarpıştığı alanları, rahiplerin tapınma yerlerini, Osmanlı ordusunun ilk toplanma sahnelerini burada görebilecekleri gibi; botanik ve orman uzmanları çeşitli ağaç ve bitkilerin farklı yüksekliklerdeki konum ve yaşamlarını inceleyebilirler. Jeoloji uzmanlar için ise Keşiş dağı, benzeri bulunmayan bir sahadır. Keşiş dağının jeolojik yapısı klasik bilgilerin dışında ve özel bir tarzda göze çarpmaktadır. Gnays, granit, mermer ve şistler burada karmaşık bir haldedir. Klimatologlar, Keşiş dağında geniş bir deney ve inceleme alanı bulurlar (Dr Osman Şevki Uludağ, Bursa ve Uludağ, 1928).

Bir törene katılan Bursalı kayakçılar
Oturanlardan soldan üçüncü Saim Altıok, en sağdaki bayan sporcu H. Muzaffer Kalkan

Bursa Vilayeti Coğrafya Encümeni'nin gezisinden sonra, CHP İl Sekreteri Saim (Altıok) ve arkadaşları Uludağ gezilerini sürdürürler. Sonradan bu gruba İhsan Celal Antel, Dr Cevat Tahsin Peksun, Ekrem Yöntem, gazeteci Musa Ataş gibi ünlü isimler de katılıyorlar. Vali Fatin Güvendiren zamanında "Dağcılık ve Turizm" adında bir dernek kurmaya karar veriyorlar ama 1932 yılında Halk Evleri'nin açılmasıyla bu grup "Bursa Halk evi Dağcılık Komisyonu" olarak bir araya gelirler (Orhan Tunçgöğüs, Uludağ Söyleşileri, 2009).


1932 yılında gezi gözlemleri, Genel Kurmay'a gönderilen tetkik raporlarından yararlanılarak Uludağ'ın bir cazibe merkezi olması için aile kampları açılması, hafta sonları ve okul tatillerinde öğrencilerin katılacakları geziler düzenlenmesi, ulaşım için yol ve gezginler için patikalar, ziyaretçilerin konaklamaları için oteller yapılması konusunda bir rapor sunarlar (Bursa Halkevi 1933 raporu, sayfa 24, 25).


Vali Fatin Güvendiren'in raporu uygun bulmasından sonra, Vali Başkanlığında, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye, Belediye Başkanlığı, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı ve diğer resmi kurumlar ile dağcılık komisyonunu temsilen başkan Saim beyin bulunduğu İnşaat ve Tesisat Komisyonu kuruldu. Uludağ'da yapılan incelemeler ve saha gözlemleri sonucunda özel idare mülkiyetinde, yaz aylarında açık kalacak bir otelin yapılması kararı alındı (Bursa Halkevi 1933 raporu, sayfa 24, 25).


1932 yılı baharında şoseyi örten karlar erimeye başladığında, Balıkesir'den gelen İstihkam birliği askerleri Karabelen'de kamp kurup günlerce çalışarak iş makinaları ile Kirazlıyayla'ya kadar bozulmuş kısımları tesviye edip sonrasında tonlarca kırık taş döküyorlar. Kirazlıyayla ile otelin yapılacağı mıntıka arasındaki 8 kilometrelik patika ağaçlar kesilerek genişletiliyor, yolu enlemesine kesen derelerin üzerine birkaç küçük taş köprü yapılarak araçların geçebileceği bir şose haline getiriliyor (İhsan Peksun, Uludağ Söyleşileri, 2010).


Uludağ'a kayakla çıkan ilk kişi Abraham" adlı bir Almandır. 1928 Amsterdam Olimpiyatlarına katılacak Türk atletlerini hazırlamak üzere Türkiye'ye çağrılan Alman antrenör Alexi Abraham Bursa gezisi sırasında 1933 Ocak ayında tek başına kayakla Uludağ'a çıkmış, Büyük Otel'de bir iki gün kalıp, resimler çektikten sonra Bursa'ya dönmüştür. Abraham çektiği resimleri Vali Fatin Güvendiren'e göstererek, Uludağ'da mükemmel bir şekilde kayak sporunun yapılabileceğini anlatmıştır (Akın Altınok, Uludağ ve Unutulan Kulüp Bursa Dağcılık Kulübü).


Aslında Uludağ'a kayakla çıkan ilk kişi Ankara'lı Dr Şaban Örnektekin'dir. Tek başına sırtında çadır dahil, battaniye, yiyecek,içecek, 40 kiloluk bir sırt çantası taşıyarak ve iki kayak omuzunda yaya olarak Temenyeri, su depoları, Elma çukuru köyü ve sonra ne büyük otel, ne kayak evi, ne de tek bir sığınak bulunmayan bomboş Uludağ'a çıkmayı başarmıştır. 1924 yılında yaptığı bu Uludağ tırmanışı, belki kış aylarında Uludağ'a çıkan ilk insan olma şerefini kendisine vermiş, birkaç gün kayak yaptıktan sonra Bursa'ya inmiştir (Şemsi Şaktimur, Türkiye'de Kayak Sporunun Tarihçesi).


1933 yılının Mart ayı başlarında, Bursa'dan Uludağ'ın zirvesine kayakla yürüyerek çıkan ilk Türk gençlerinden Bakırköylü Kemal Bekir Macur bey (Galatasaray Lisesinin yetiştirmiş olduğu ünlü sporculardan, dağcı ve yüzücü, fotoğrafta arka plandaki kişi) bu ekspedisyonu gerçekleştirdiği arkadaşlarından biri ile.

Bu ekspedisyondan sonra, Atatürk'ten tebrik telgrafı alıyorlar (aşağıda).

Kemal Bekir Macur bey, Galatasaray Lisesinde birkaç arkadaşı ile birlikte kayak ve dağcılık takımını kuruyor ve bu takım, Galatasaray Spor Kulübü'nün bünyesinde bir dönem etkinliklerine devam ediyorlar. (Kemal Bekir Macur'dan temin edilmiştir).


Bakırköy tren istasyonu arkasındaki "Beyaz Köşk"ün sahibi Reşit (Macur) beyin oğlu Kemal Bekir Macur'un Galatasaray Lisesi son sınıfında iken iki arkadaşı ile birlikte Bursa'dan Uludağ'ın zirvesine yürüyerek çıkan ilk Türk gençleri olmaları nedeniyle Atatürk tarafından kendilerine gönderilen tebrik telgrafı (Kemal Bekir Macur'dan temin edilmiştir).


Uludağ'ın kayak ve kış turizm merkezi haline gelmesinde tartışılmaz katkıları olan "Dağ Sporları Kulübü" "Dağ sporlarını geliştirmek ve yurt müdafaasına yarayan bu sporu memleket ölçüsünde yaymak" amacıyla 22 Nisan 1933 tarihinde kurulur (Bursa Halkevi 1933 yılı raporu, sayfa 23).

İlk kayak hareketleri
Ayaktakilerden sağdan birinci Tayyar Akkeskin, üçüncü Saim Altıok, dördüncü İ. Celal Antel, beşinci İsmail Hakkı Alpan ve sondaki Dr. Cevat Tahsin Peksun
 

Kulübün elinde 2 çift kayak vardı ve sırayla kullanıyorlardı. Kulüp üyesi, Bursa Sanat Mektebi ağaç model atölyesi öğretmeni Selahattin Daci, Osmanlı Bankası Müdürü Ferit bey'in getirttiği iki çift Avrupa kayağı model alarak kereste tüccarı Mehmet Nuri Ünlüer'in verdiği malzeme ile Sanat Okulundada kayak imalatına başladı (Orhan Tunçgöğüs, Uludağ Söyleşileri, 2008).

Vali Şefik Soyer Bursalı bayan kayakçılarla
Valinin hemen solunda H. Muzaffer Kalkan, sağında ortada Şahsine Altıok

1933 Mayıs ayında şehirde karlar erimeye başlarken dağ yine bembeyazdı. Kulüp üyeleri Daci kayaklarını ilk kez Karabelen yaylasında kullanırlar. Kayak bağlamayı, baton vurmayı, düşüp kalkmayı burada öğrenirler. Sonrasında bir cumartesi sabahında araçla Karabelen'e çıkarlar. Bu, kulübün toplu ilk faaliyetidir. Aralarında bayanların da olduğu 20 kişi, sırtlarında malzemeleriyle Kirazlıyayla üzerinden Uludağ oteline ulaşırlar. Bu faaliyete katılan Şahsine, Leyla, Hacer, Muzaffer, Şefika ve Nezihe hanımlar aynı zamanda Türkiye'nin ilk bayan kayakçılarıdır (Orhan Tunçgöğüs, Uludağ Söyleşileri, 2008).


1933 yılında Dağ Sporları Kulübü Dr Cevat Tahsin Peksun'un önerisi ile Dolubaba mevkiinde bir yaz kampı açıldı. "Daha 5-6 yaşlarındayken babam bizi Dolubaba'ya götürür, çadır kampı yapardık. Zaten o zamanlar denize rağbet yoktu. Yaz kampına çıkılmadan haftalar öncesinde evde bir telaş başlardı. Kampta kullanacağımız eşyalar, giysiler, yiyecek-içecekler hazırlanır, kolilere konurdu. Son gün, yatak-yorganlar sarılır, kap-kacaklar hazırlanır ve kamyona yüklenirdi. Bu çadır kampımız aşağı-yukarı 2 - 2,5 ay sürerdi. Babam diğer arkadaşları ile birlikte her sabah arabasıyla hastahaneye gider, akşam dönerdi" (Hasan Peksun, "Dr Osman Şevki'nin izinde Uludağ" söyleşileri, 2008).

İsveç Veliahtı Prens Gustave Adolphe Uludağ'da (Ekim 1934) Kulüp Yönetim Kurulu ile birlikte.
Veliahtın sağındaki Saim Altıok, onun yanındaki Musa Ataş, Veliahtın hemen solundaki İ. Celal Antel, en soldaki Tayyar Akkeskin, ikisinin arasındaki muhtemelen Nusret bey

İsveç Veliaht Prensi Gustave Adolphe tahta çıkmadan önce eşi Prenses Louise ile birlikte Atatürk'ün davetlisi olarak Türkiye'yi ziyaret eder. 3 Ekim 1934'te Çankaya Köşkü'nde onuruna verilen bir akşam yemeğine katılan veliaht prensin gezisindeki duraklardan biri de Bursa ve dolayısı ile Uludağ'dır. Şehri Vali Fazlı Güleç ile birlikte gezen Veliaht Prens'e Uludağ'da Dağ Sporları Kulübü Yönetim Kurulu üyeleri eşlik eder.


1935 yılında Bursa Belediyesinde Turizm Şefliği kurulur. Şubat ayında Bursa Türk Turizm Acenteliği hizmete girer. Dağ Sporları Kulübü Uludağ'da kayak sporuna yönelik çalışmalarına devam eder. Henüz kar başlamadan önce kayakçıların pist başlangıcı olarak seçtikleri ve Fransız öğretmenleri Ciel (Cennet) adını verdikleri, sayılı seyir yerlerinden biri olan Cennetkaya'da çobanların Bağlı ve Soğukpınar köylerine ulaşım için kullandıkları patikadan çıkarılan malzemelerle kısa sürede bir imdat evi yapılır.


Kirazlıyayla'da dinlendikten sonra yola çıkan kayakçılar şosede kayaklarını takıp 2 saatte otele varırlardı. Kar yağışı veya tipi olduğunda yolu 45 dakika kısaltan Koca Ahmet kestirmesini geçerek Sarıalan çatrağına çıkarlar ve yolun kalanında yine şoseyi kullanırlardı.


Atatürk'ün ziyaretinin hemen ardından Uludağ oteli il özel idaresi ve Dağ Sporları kulübünce yenilenir. Dağa gönderilen ustalar otelin rüzgar giren pencereleri ile kapılarını değiştirirler. Odalardaki camlara soğuk girmesini önlemek için kalın perdeler asılır, müşterileri üşütmeyecek, kaliteli battaniyeler konulur, sobalar değiştirilir.


"Bursa CHP ve dağcılık kulübü başkanı Bay Saim'in bana takdim ettiği ve dağ ahvalini gayet iyi bilen dağcı gençlerden Nusret'le beraber ve 28ci kilometreden sonra kulübün temin ettiği kayakları kullanarak 5 kilometre ötedeki otele geldim. Otelin yakınında rasada müsait bir mahal bulunmadığından otelden şarka doğru yedi kilometre daha giderek bilhassa Şark-Garp istikametinde Şimale doğru her tarafa hakim ve denizden 2150 metre yüksek (Alaçam) sırtlarına çıktım. Buranın, tamamı aradığımız bütün şartları haziz olduğunu ve bizimle beraber daha birçok heyetler gelse de hepsinin yerleşmesine ve tetkikatını yapmasına müsait bir saha olduğunu memnuniyetle gördüm" (Kemal Erkman, Kandilli Rasathanesi Raporu, Nisan 1936).


1936 yılında Dolubaba yaz aile kampına valiliğin ulaşım için araç sağlaması, Halkevlerinin duyurularıyla kısa sürede dolarken kampın öncüleri bu kez çadırlarını Kirazlıyayla'ya kurarlar. Kirazlıyayla kısa sürede bir kamp alanı, bir tatil beldesi haline gelir. Günlük gazeteler ve diğer ihtiyaçları akşam şehirden dönen babalar getiriyorlardı. Bu yüzden Bursa'dan gelecek araçları beklemek ayrı bir heyecandı.

Yunanistan EOS Kulübü dağcılarının Bursa Dağcılık Kulübünü ziyaretleri
Resmin ortasındaki kişi Kulüp Başkanı Saim Altıok

1938 yılında Bursa'ya gelen Yunan Dağcılık ve kayak kulübü EOS kayakçıları kulübün ilk yabancı ziyaretçileridir. 1928 yılında Atina'da kurulan EOS Yunanistan'ın ilk dağcılık ve kayak kulübüydü. Dağ Sporları Kulübünün davetlisi olarak Ekim ayında Bursa'ya gelen 20 kayakçı Uludağ otelinde on gün kalırlar.


İstanbul sosteyesi ve kolejlilerin fotoğrafçısı Kemal Everi, İstanbul Alman Lisesi, Üsküdar Amerikan Kız Koleji, Avusturya Lisesi ve Vefa Lisesinden oluşturduğu kalabalık bir grup öğrenci ile Bursa'ya geldiğinde tarih 1939 yılı Şubatıydı. Bebekli Foto Kemal, İstanbul-Uludağ arasında turlar düzenleyen ilk isimdi.


2 Şubat 1938 tarihinde Atatürk tarafından açılışı yapılan Merinos fabrikasına ait koyun sürülerine yaz aylarında Uludağ Büyük otelin altındaki vadide bakılıyordu. 1936 yılından itibaren baharla birlikte Uludağ'a çıkarılan Merinos sürüleri havalar soğuyana kadar bu bölgede otluyorlardı.

Bursa Dağcılık Kulübü'nden Uludağ'a çıkışa hazırlık

" Dağcılık Kulübü 1942 yılından itibaren okullara ve halka yönelik Uludağ yaz gezileri başlattı. Dağcılık kulübünün önünden otobüse biner, 2 lira araca 50 kuruş da rehbere verirdik. Tozlu yollardan Uludağ'a çıkar, dereler, yaylaları gezerdik. Göller bölgesine yürüyüp, kilimli göl kenarında öğle yemeği yerdik. Kendine güvenenler gölün buz gibi suyunda yüzerler, diğerleri gölleri gezdikten sonra en geç saat 14.00'te dönüşe geçerdik " (İsmail Buzcular, Dr Osman Şevki'nin izinde Uludağ Söyeşileri, 2009).


"Yüksek iklimlerde insan vücudundaki uzuvlar, alçak yerlerde çalıştıklarından bir kat daha fazla işlemek zorunda kalırlar. Bu itibarla yalnız adaleler değil, mesela tembel bir mide dahi dağda derhal tam randımanla harekete geçer. Bursa'nın meşhur şeftali kompostalarından bir kutuyu Bursa'da ancak üç günde yiyebilenlerin, bunu dağda bir yemekte bitiriverdiklerini çok gördük" (Musa Ataş, Bursa Kılavuzu, 1944).


Dağcılık Kulübünün 1942 yılından itibaren başlattığı günübirlik Uludağ turlarını cazip hale getiren isim, İhsan Celal Antel'in kayakla tanıştırdığı Mehmet Beceren'di. Mehmet Beceren, bir süre sonra Uludağ'da bir ilke imza atarak günübirlik yemekli turlar düzenlemeye başlıyordu. Hafta sonları, sabah erkenden evinde yapıp, Setbaşı fırınında pişirttiği börekleri yanına alıp yürüyüşçülerle birlikte Dağcılık Kulübünün önünden kalkan otobüse biniyor, otel bölgesinde kafileden ayrılıp Softaboğan şelalesine gidiyor, semaverde demlediği çay ve böreklerle grubu bekliyordu.


Viyana, Brüksel ve Lahey Büyükelçilikleri yapan Nusret Sadullah bey ile Kavalalı Mehmet Ali Paşa ailesinden olan eşi Prenses Rukiye Halim'in kızları Emine Tevfika hanım (1911-1962) 1949 yılından itibaren Uludağ Oteller bölgesinde Fatintepe'deki evinde inziva hayatı yaşamaya başlar. Bugüne kadar yazıya dökülmeyen 60 yıllık bu gizemli hikaye Uludağ yaz kampçılarının anılarında saklıdır.


Sanatoryum inşaatı devam ederken, 4 Şubat 1947 tarihindeki Encümen toplantısında Uludağ şosesinin yeniden yaptırılması konusu görüşülmüş ancak ödenek yetersizliği nedeniyle teşebbüsten öteye gidememişti. 1949 yılında inşaat tamamlandıktan sonra ziyaret eden başbakan Şemsettin Günaltay'ın hazırlıkların kısa sürede bitirilip binanın hizmete açılması talimatıyla çalışmalar kış aylarında da sürdürülür. Bu çalışmalar, Uludağ'a araçla çıkmak isteyenlerin işini de kolaylaştırır (Orhan Tunçgöğüs, Dr Osman Şevki'nin izinde Uludağ Seminerleri, 2008).


" Memleketimizde dağ sporları merkezi olan Uludağ yılbaşından itibaren Büyük Otel'de senenin kış mevsimi açılmış olacaktır. Dağa çıkacak olanlar doğrudan doğruya Uludağ gibi, Bursa'da Ulucami civarında Birlik Taksi Merkezine telefon ettikleri takdirde mevsimle mütenasip her türlü vasıta emirlerine amade bulundurulacaktır " (7 Aralık 1949, BUEGM Kaynakları).


Her zaman, her yerde, hep güzel günlerde, hep birlikte olmak dileğiyle.

Hiç yorum yok:

Google
 

Sizlerden Gelenler ;

Sevgili Aydın; ağabeyin Mehmet'in Galatasaray Lisesinden sıra arkadaşıydım. Hatırlayacağını zannediyorum. Ayrıca bir de rahmetli Rahmi Ertin ortak dostumuzdu. Damadım ile kızımın sevgili amcaları idi. Uzun yıllar sonra, Mehmet'le buluştuk. İnşallah seninle de görüşürüz. Anılara Yolculuk siten, çocukluk ve ilk gençlik yıllarımdan, hayallerimde bile unutulmuş güzellikleri yeniden yaşamamı sağladı. Eline ve o güzel yüreğine sağlık. Görüşmek dileğiyle. Sevgiler.


Altuğ İşmen, 1 Mart 2010


----------------------------------------------------


Sayın Aydın Ataberk,


Çok çok güzel olmuş ellerinize ve emeklerinize sağlık. Eski bir İhsan Çizakcalı olarak ayrıca şu anda merhum abeyimin de çizakcanın ilk öğrencilerinden olması dolayısıyla eski Bursa'yı ve okulumu, yazılarınızda tekrar yaşamış oldum. Size minnettarlığımı ve şükranlarımı sunar çalışmalarınızda başarılar dilerim.Saygılarımla


Erhan Kurtulan, Elk.Müh., 17 Aralık 2008


-------------------------------------------------------


Sevgili Aydin,



Muhtesem bir eser yaratmissin. Seni kutlarim. Beni Ekvator Gine'sindeki yamyamlarin arasinda aglatmayi basardin. Saatlerce tek tek butun belgelere baktim. Tombul yanaklarindan opuyor ve seni tekrar kutluyorum. Artik bu birikimleri koyacagimiz bir web sitemizin olmasi gerekiyor. Ben de onu organize edeyim. Senin bu muhtesem birikimlerinle cok guzel bir siteye sahip olacagiz. Yakinda www.gsl97.org aramiza katilacak.



Seni sevgiyle kucakliyorum.



Mahmut Melih Kayahan, 9 Aralık 2008


---------------------------------------------------------


Sizlere tesadufen ogrendigim Sn Aydin ATABERK tarafindan hazirlanmis bir site adresi iletiyorum. İzlemeniz tavsiye olunur, harika bir calisma olmus. Ellerine ve yuregine saglik....


Öznur Dere, 24 Eylül 2008


--------------------------------------------------------------Sevgili Aydın bey, anılara yolculuk Blogunuzu inceledim. İnanılmaz bir şey. Ne çok emek var. Ben sizden daha genç :) olduğum için eskiye ait yazı ve görüntülerin bir kısmını özel yaşantımdan hatırladım ama çoğunu da geçmişe olan özel ilgimden dolayı hatırladım. Çok duygulandım. Ne olur bu yaptıklarınızı daha çok insan duysun, sizi daha çok insan tanısın. Sizi tanıyan bir kişi olmak benim için ne şans. Sizi çok seviyorum. Saygılarımla,


Sıdıka Parlak, 24 Eylül 2008


-------------------------------------------------------------Aydin Bey Gunaydin ,



Ellerinize saglik, soyle bir goz atabildim henuz, ilk firsatta satir aralarinda kaybolmak isterim .



Ozellikle benim icin de sizi tanimak cok buyuk bir sans .



Saygilar, Sevgiler,



Sibel Birçiçek, 25 Eylül 2008


-------------------------------------------------------------Sevgili Aydın ağbey,



Bize tekrar muhteşem bir yolculuk yaptırdın güzel anılara.Ellerine sağlık ağbey bize böyle nefis güzellikler yarattığın için.


Sevgiler, saygılar



Sinan Acarel, 25 Eylül 2008


------------------------------------------------------------Sevgili Kardesim Aydin,



Candan tebrikler! Iyi ki boylesine guzel sunulan ve ozlem degeri yuksek anilarini bir gunlukte topladin ve e-postalarda kaybolmamalarini sagladin.



Daha nice 5000'lere! Gerek icerik gerek sunudaki nitelik ilgiyi kendisi yaratiyor. Ne mutlu bizlere, ayni ailedeniz!



Sevgilerle,


Tuncer Ören (1955), 26 Kasım 2008


-------------------------------------------------------------Aydın Bey günaydın



Sizi kutluyorum. Bu azminiz ve paylaşma isteginiz hiç eksilmesin, artsın….



Selamlar



Mustafa GEYVE, 26 Kasım 2008


---------------------------------------------------------------


GÜNAYDINLAR AYDIN ABİCİĞİM; NASILSINIZ?? "ANILARA YOLCULUKTA" DAHA 10 000'Cİ, 50 000'Cİ , 500 000'Cİ ZİYARETÇİLERE ULAŞMANIZ DİLEĞİYLE. BEN BÜTÜN KALBEMLE İNANIYORUMKİ AYDIN ABİMİN KALEMİNİN YALINLIĞI, SADELİĞİYLE ULAŞILABİLİR. YAZILARI OKURKEN DALIP BİR YERLERE GİTMEMEK İMKANSIZ.. SEVGİLER,SAYGILAR


Şükran Durgan, 26 Kasım 2008


---------------------------------------------------------------Sayin Aydin agabey



Boylesine guzel, degerli bir birikimi bir araya getirdiginiz ve bunu hazine degerindeki bir belgesellige donusturdugunuz için sizi kutlarim. Müzik dersini gösteren fotografta, sag basta yer alan muzik ogretmeni, Almanya'da muzik egitimi gormus, oglu da bir donem unlu bir fagotcu olan rahmetli Enver Haraçci hocamizdir. Karli kis gunlerinde, Ortakoy'de okulun onunden denize girer ve esasli bir sekilde yuzerdi.



Grand Cour'da hocalar maçini gosteren fotografin sag tarafinda en bastaki siyah formali adi yazilmamis ogretmen de, Galatasaray Ilkokulu yavrukurtlari baskurtu ve de 1950'li 60'li yillarda Ortakoy'de ogretmenlik yapmis olan Huseyin hoca'dir.



Saygilar, sevgiler



Turgay Tuna 102, 26 Kasım 2008


------------------------------------------------------------Sevgili Aydin Kardesim,



Gercekten bir "online GS müzesi" yaratmisin, eline saglik ve tebrikler !



Ender Enön ( 94 x1962), 26 Kasım 2008


-------------------------------------------------------------Çok güzel, çok sevindim.. Tebrik ederim Aydın Bey.



Çok çok daha fazla kişiye ulaşması dileğiyle. Çünkü gerçekten çok güzel bir çalışma.



Sevgi ve Saygılarımla



Gizem Ertürk, 26 Kasım 2008


------------------------------------------------------------Sayın Aydın Ataberk,


Doğum yerim Bursa anılarına yaptığım gezintide, sizin de benim gibi halamın gelin gittiği konakta kurulan "Özel Yeni Okul"dan mezun olduğunuzu öğrendim. Yalnız ben 1957 mezunuyum.... Ne yazık ki daha sonra kurulan İhsan Çizakça Kolejinin kapandığını öğrendim. Merhum İhsan ve merhume Süheyla Çizakça'nın ruhları şad ve mekanları cennet olsun!Selamlarımla,


Beyza Üntuna, 28 Kasım 2008


Türkiye Cumhuriyeti, Atina-Pire Başkonsolosu


-------------------------------------------------------------



Sevgili Aydın agabey ;


Henuz sadece ıkı bolumu okudum . Ikıncı bolum ozel ılgı alanıma gıren oyuncaklardı . Gecmıse donup o yokluktakı zenginliklerimizi hatirlamak çok güzel . Bir kez daha tesekkür ederim . Bence oyuncak dostu ve oyuncak müzesinin kurucusu sevgili Sunay Akın'la temasa geçip O'nun da sitene ulaşmasini saglarsan çok mutlu olacaktir .Sevgi ile kalin


Bünyat AKIN(104-106 V.S.), 14 Şubat 2008


------------------------------


Degerli Kardeşim



Erol Günaydın ın arkasındaki ben Mehmet Ali ve yanımda Özer Berkay dan tebrikler,selamlar,sevgiler,ellerinize saglık.Özer Berkay ve ben GSLAAG den ayrıldık,resimde gördügünüz oturan GS a hizmet eden üç kardeşimize madalya ve plaket verdik.Tahminen 40 ın üstünde agabeyimiz,okul müdürümüz Meral Mercan ,kıymetlı GS lılar bu madalya ve plaketleri aldılar. Resim o tören sırasında çekildi.



Bilgisayar kullanmada cok acemiyim,ancak daha çok gencim yaşım 73 yavaş yavaş öğreneceğim...



Lütfen gslaag ye girin,orada devrelere girin,gsl55.free.fr dan hatıralara girin 2 sahife Necdet Mahfi Ayral ın kızı Jeyan hanımefendinin bana hediye ettiği üç albüm resim ve efemeraları tetkik edin.Bunlarıda dilerseniz kullanabilirsiniz.



İyi günlerde görüşmek dileklerimle.



M Ali Zeren, 17 Şubat 2008


----------------------------------


Aydin agabey,



Dun gslaag sitesinde, yazilarinizda gezindim. Site harika, yazilariniz enfes, onlari toplanmis ve guzel sunulmus gormek icimi isitti. Hem sitenizin hem yazilarinizin duyurularini tekrar tekrar yapmaliyiz orada. Yapacagiz zaten. Dun bunu dusundum. Ilk olanakta ben de gerekeni yapacagim. (ilk vaktim oldugunda yani, affedin beni bu nedenle)



Saygilarimla.



Gün ARUN 113, 25 Şubat 2008


-----------------------------------



Aydin Bey merhaba


Hazirladiginiz sitenin öncelikle Bursa sayfasini, daha sonra da müzik sayfalarini ve digerlerini inceledim. Paylastigimiz noktalari da gördüm. Böyle bir ise zaman ve emek harcamak, bunlara derlemek takdire sayan. Sizi kutluyor ve tüm günlerinizin bu sekilde verimli olmasini diliyorum. Selamlar.Mustafa GEYVE, 2 Mart 2008


-------------------------------


Sayin Ataberk,



Blogunuz cok hosuma gitti.



22 sene evvel biraktigim dunyanin en guzel sehri Istanbul'u bana tekrar gezdirdiniz.



tesekkur ederim



selam ve saygilarla



David Hasday



New York, 7 Mart 2008


-----------------------------------


Sayın Ataberk,



Biraz önce oğlumun haber vermesiyle sitenize baktım. Elinize sağlık, kutluyorum. Ben de, unutulmuş, unutulmaya yüz tutmuş güzelliklerin arayışı, duyurulması çabasındayım. Blogunuzda sergilediğiniz bilgilere, belgelere kendi genelağ yerimde yer vermek, beni, ziyaretçilerimi pek sevindirecek, mutlu edecek. Bilmem izninizi alabilir miyim?



Bu arada belirteyim, ilgilendiğim konular arasında dilimiz, müzik, yazın, sinema önde geliyor. Sinemayla ilgili bir kitabım (http://www.pandora.com.tr/urun.asp?id=110695 ), araştırma yazılarım, senaryolarım, öykülerim vb. var. Bir göz atabilirseniz, http://www.ilgilik.net/ size bir fikir verebilir sanıyorum.



Başarılarınızın artarak sürmesi dileğiyle selamlarımı, saygılarımı sunuyorum.



İnal Karagözoğlu, 10 Mart 2008


----------------------------------



Aydın Abi,



Tesadüfen



”Anılara Yolculuk”



Bloguna takıldım.



Bir defada keşfedilemez.



Dönüp dönüp bakacağım.



Teşekkürler.



Çok yaşa emi.



Sevgiler,



A.Şeref Türkmenoğlu, 22 Mart 2008


-----------------------------


Emeklerinize saglik, cok guzel olmus. Bir IEL ve ITU mezunu olarak da ayrica gurur duydum:) Saygilarimla,



Aydin Gurel, 23 Nisan 2008


-------------------------


Merhaba Aydın Bey,



Anılarda yolculuk sayfalarında gezinirken çocukluğuma gittim 4-5 yaşlarındaydım ve ilk defa film makinası görüyordum,İstanbul'dan Niyazi Dayı gelmişti ,Seher Nenemin kireç badanalı duvarına bir bez gerildi ve sizin eşinizin ve çocuklarınızın görüntüleriydi izlediklerimiz.Babanız parmaklarımı tutar birşeyler yapar hep eksik sayardı parmaklarımı onu güleryüzlü ve kocaman bir adam olarak hatırlıyorum çocukluğumdan.



Ben kimmiyim? ben Ümit Arıcan'ın küçük kızı Safinaz'ım,her ne kadar hiç tanışmamış olsakta selamlar sevgiler...



Safinaz KAROL, 31 Ekim 2008


-------------------------------



Ağbi bu güzel sayfalarına bakmak saatlerimi aldı. Yapması kim bilir ne kadar zaman ve emek gerektirmiştir.Ailem 1965'de Bursaya taşınmıştı. Abdal Köprüsünün 5-6 ev yakınına. Heryer gibi oralar da artık tanınmaz olmuş. O yıllarda köprü sayfandaki (daha önce görmediğim) o resmine benziyordu gene az çok.Güzel günler...


Murat Kalınyaprak 109, 1 Ekim 2008


------------------------------------



Aydın Bey sitenizi ziyaret ettim ve çok mutlu oldum. Lakin kendi çocukluğunun oyuncaklarını hatırlayıp bunu konu edip bugünün kuşaklarına aktaran maalesefki çok az büyüğümüz var. Yine maalesef ki geçmişe ait belleğimiz, sanki o güzelim oyuncakların yerine geçen modern oyuncaklarla birlikte yitip gitmaktedir.Aydın Bey, ben TRT çocuk televizyonu için eski ("Dedemin Oyuncağı) oyuncaklarımızı konu eden bir programın yapımcısıyım. Televizyonumuz Ekimde yayın hayatına başlayacaktır. Hazırlayacağım programda komuğumuza oyuncakla ilgili malzemeleri hazırlayarak ya da konuğumuzun desteğiyle; onun çocukluğunda yer etmiş bir oyuncağın yapım aşaması anlatımlı olarak gerçekleştirilecektir. Bu konuda önerilerinizi paylaşmanız bizi sevindirecektir. Yapımını bildiğiniz bir oyuncak varsa ve bunu bizimle program çekimiyle paylaşırsanız çok memnun oluruz. Şimdiden desteğiniz ve oyuncaklara olan duyarlılığınız için teşekkür ederiz, saygılar sunarız.


Engin Yıldız, 21 Eylül 2008


---------------------------------


Aydın bey günaydın,



sitenize meraktan hemen buradan bir göz attım. detaylı olarak evden bakacağız tabii. ellerinize ve yüreğinize sağlık diyorum. eski bursa ve istanbul resimleri çok ilgimi çekti. anlatımlarınızı da okuyacağım . tekrar teşekkürler. saygılarımızla,



Cenk Özçelik, 13 Şubat 2008 çarşamba


-------------------------------


Aydin Bey supersiniz !!!! tebrikler.



Ayşe Siner, 13 Şubat 2008 çarşamba


--------------------------------


Cok guzel. Super bir ani derlemesi. Size cok tesekkurler.Sanki o gunleri yasamis gibi hissettim. Sonsuz sevgi ve saygilarimla



Ali Rıza Tuğluk, 13 Şubat 2008 Çarşamba


----------------------------------


Harika bir site tebrikler tebrikler Aydın beyciğim cok yararlı ve enteresan. Bu sitenizinden faydalanabilecek ve memnunlukla takip edecek dostlar var acaba onlara da izninizle adresinizi iletebilirmiyim ?



Sevgiler ve tüm bu güzel şeylerin devamını getirmeniz dileyiğle



Fügen Evren, 13 Şubat 2008 Çarşamba


------------------------------------


Sevgili Aydın Ağabey;



Çok güzel bir site olmuş.Ellerinize sağlık ve teşekkürler. Saygılar.



Ahmet Dikencik, 13 Şubat 2008 Çarşamba


----------------------------------



Aydın Beycigim ,



bir ara sakin bir zamanda fırsat bulup okumak o güzel anlatımız esliginde kahvemi yudumlarken sizinle beraber gecmiste yolculuk yapmak isterim. Simdiden elinize, yureginize ve super hafızanıza saglık. Sevgilerimle



Özlem Şenkoyuncu, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------


Sevgili Aydın beyciğim merhaba.



Anılara yolculuk'ta İstanbul'un o eski günlerini sanki yeniden yaşıyormuş gibi keyif aldım. Biliyorsun ben GS lı değilim. 1970 Maçka mezunuyum. O yıllarda İstanbul bir başkaydı.



Geçen sene Sirkeci'deki Orient ekspres'te yaptığımız Eski dostlar yemeğine Yenikapıdan Sirkeciye yürüyerek gelmiştik.Bu yürüyüşten büyük keyif almıştım. Eski günleri ya'dederek beraberce yürümüş ve eski günleri anımsamıştık.



Anılara yolculuk için teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim.



Harun Masatoğlu, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------------


Aydin bey,



henuz tamamini okuyamadim ama okudugum bolumler ve fotograflar cok guzeldi.Elinize saglik. Selamlar



Sevgül Alper, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------


Ellerine saglik çok guzel olmus



Ali Meriçboyu, 13 Şubat 2008 Çarşamba


---------------------------------



Ben de Aydın abimiz nerelere kayboldu diyordum. meğer yoğun bir çalışma içindeymiş. Blog'unuzu inceledim, çok beğendim. Yorum bile yazdım. Hayırlı olsun blogunuz.



Çok güzel olmuş. Ellerinize, emeğinize sağlık. Ben de sizden gelen mailleri güzelce derleyip, bir directory açıp saklamaya çalışıyordum. Ama böylesi çok daha güzel oldu ve size çok yakıştı. Sevgiler,



Yelda Dürüşken, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------



Merhaba Aydin bey,



Dun sayfaniza hizli bir bakis attim, simdi biraz daha bakacagim. Cok guzel olmus ellerinize saglik



Oldukca emek harcamissiniz. Harika gorunuyor



Sevil İnci Cankurt, 15 Şubat 2008 Cuma


---------------------------



Nefis bir arşiv..paylaştığınız için teşekkürler..Saygılar..



Ayfer Çırak, 15 Şubat 2008 Cuma


----------------------------------



Sevgili Ataberklerimiz Bu kadar güzel resimleri bulmak eskiyi bizlere yaşatmak breh breh (Bu aferin demektir.)Ben torunlarla Erim babamla meşgul olduğu için of günümde temiz bir nefes oldu.Her ikinizide öpüyoruz ilk fırsatta buluşmak dileğiyle. Nur. Erim dede(artık amca değil.)



Nursal Tarhan, 15 Şubat 2008 Cuma


------------------------------


Ozenle hazirlanmis bir blog...Teknik olarak kusursuz..Her sayfasini dikkatle okumak gerek...Hazirlayanin eline saglik...



Yorumkar, 12 Şubat 2008


--------------------------------------


Aydın Ataberk'in eseri, beni de çok etkiledi.


Ahmet Kuzucu, 26 Subat 2008 salı