Okul günlerimiz, gençlik yıllarındaki anılarımız ...

Merhaba, yazılarımı paylaşabilirsiniz, sonuçta paylaşmak için yazıldılar... Ancak lütfen emeğe saygı gösterin, isimsiz kullanılmalarına müsade etmeyin.

İlginize teşekkür ederim.


Bir Yayla Güncesi - Haziran 2008




Tarihlerden 19 Haziran 2008; günlerden perşembe. Hava, sıcak mı, sıcak. Derece, şehir içinde 40'lara yaklaşıyor. Böyle bir günde, yaylaya çıkmaktan daha güzel ne olabilir ? Biz de, Seferiışıklar köyüne doğru yola koyuluyoruz.



Köyü de arkamızda bırakıp, kendimizi, dağlara doğru vuruyoruz. Seferiışıklar'ın rakımı 1 400 metre. Yayla daha da yüksekte olmalı. Bir yerden sonra, yol geçit vermiyor; arabamız pes ediyor; gideceğimiz yere çok az kalmışken, siz yola yaya devam edin diye rica ediyor. Peki diyoruz.

 

Muhtar Hakkı Uygur, bizi güler yüzü ve yaz gününde giydiği süveteri ile karşılıyor. Bir an için Robin Williams'la karşılaştığımızı sanıyoruz. Hakkı dayı, çiftliğinin adını "Dallas" dizisinden almış. "Sarıgül Çiftliği" tabelasının yanında bir hatıra fotoğrafı çektiriyoruz.



Uzak yerden (!) gelen Tanrı misafiriyiz. Tahta merdivenin önündeki taş basamaklara oturup, biraz soluklanıyoruz. Kuş sesleri cıvıl, cıvıl. Ciğerlerimize doyasıya, tertemiz dağ havası çekiyoruz.

 

Zamanımızı oturarak geçirmek istemiyoruz; çilek tarlası, inanılmaz bir şekilde, bizi çağırıyor: hemen dalıyoruz. Bir oradan, bir buradan; diri diri, mis kokulu çileklerin tadına bakmaya doyamıyoruz.

 

Muhtar Hakkı dayı, hemen koşarak, bize bir sepet getiriyor. Toplayabildiğimiz kadar toplamamızı istiyor. Olur mu hiç diyoruz. Neredeyse küsecek. Israrlara dayanamıyoruz. İki sepete, bir ağzımıza, toplamaya başlıyoruz.



Bize çilek reçelinin nasıl yapıldığını anlatıyorlar; bir yanda odunla kaynayan kazandaki şerbeti karıştırmamıza izin veriyorlar. Şimdi, çilek reçeli mevsimi. Kavanozlar, dizi, dizi hazırlanıyor.



Çilekten sonra, sıra kiraza geliyor. Siz hiç dalından kiraz yediniz mi ? Yiyenler bilir, kiraz toplamanın zevkini; toplar toplamaz, yemeninin tadını. "Dalları bastı kiraz" sözünün, anlamını daha bir derinden kavrıyoruz. Biraz daha açık renklilere kıyamayıp, olgunlaşan koyu kırmızılardan topluyoruz.

 
 
Muhtar Hakkı dayının torunu Ali, bizim her hareketimizi meraklı gözlerle izliyor. Güzel mi, güzel. Yanakları al kırmızı. Sağlık fışkırıyor. Gözleri, cin gibi. "Çak bakalim Ali" selamını öğretiyoruz. İki dakikada bir "Çak bakalım" yapıyoruz. Bir dost olduk ki, sormayın.



Muhtar bizi Johnny ile tanıştırıyor. O da kim diye sormayın. Hiç köpeksiz dağ evi olur mu ? Muhtara, köpeğin adını birkaç defa tekrar ettiriyoruz: Johnny Mc Lorin diyor, hani şu meşhur şarkıcı, bilmiyor musunuz ? Dallas'taki "Sarıgül çiftliğinden" sonra, bir de karşımıza, hem adı, hem de soyadı olan bir köpek, Johnny Mc Lorin çıkıyor. Ne yalan söyliyelim, biraz şaşırıyoruz.

 
 
Midas'in kulakları, eşek kulakları ! Midas'ın kulakları, eşek kulakları ! Burada, istediğiniz kadar bağırabilirsiniz. Hiç sorun yok. Muhtar, herşeyi programa bağlamış. Eşeği, suladıktan sonra, bir sefer, evin sağ tarafına, diğer sefer, sol tarafına bağlıyormuş. Neden diye soruyoruz. Menüyü değiştirmek içinmiş !



Dağ havası, çilek toplama, kiraz toplama derken, iyice acıkıyoruz. Hemen mangal yanıyor. Önceden hafif baharatlı bir sosa yatırılan ızgara piliçlerin kokusu mis gibi ortalığa yayılıyor. Gel de dur, durabilirsen. Salata ? Ne gerek var ? Böl domatesi, dörde, batır tuza, ısırarak ye. Öbür elinde de tarladan, taze soğan. Büyük köy ekmeğini kesmek biraz zahmetli. Usulünü bilmek gerekiyor. Muhtar, bir bütün ekmeği de yolluk olarak yanımıza veriyor.



Her güzel şey gibi, bu günün de sonu yaklaşıyor. Güneş, dağın arkasında kaybolmaya başladı bile. Yatıya kalmak için çok ısrar etseler de, daha fazla rahatsızlık vermek istemiyoruz. Gerçek dostluğu, gülen gözleri, doğal lezzetleri, temiz havayı, Cin Ali'yi arkamızda bırakip, şehrimize, Bursa'ya doğru dönüş yolculuğuna başlıyoruz.

Dilerim, bir gün, bu geziyi, hep birlikte yineleyebiliriz. Neden olmasın ? İstemesi sizden, ağırlaması Hakkı dayıdan.



GSL 97 Orman Dikim Şenliği Eylül 2007

Galatasaray Lisesi 97ci dönem Hatıra Ormanının temelleri, 8 Eylül 2007 cumartesi günü, Bursa'nın, Orhaneli ilçesinin, Yürücekler köyünün, Karakova mevkiinde, coşku ve sevgiyle atıldı. Yapılan törende, sembolik olarak, 150 adet, isme yazılı fidan dikildi. Yağmur mevsimi geldiğinde, Kasım ayı sonunda, 10.000 adet kızılçam ve karaçam fidanı, ormanımızın toprağıyla buluştu. Aşağıda, 8 Eylül 2007 günü yapılan Ağaç Dikim Şenliğinin ve aynı gün yapılan köy gezisinin öyküsünü bulacaksınız.





8 Eylül 2007 cumartesi sabahı, saatler 10.00'a gelirken, büyük bir coşkuyla Bursa'dan yola çıktık. Gözlerimiz pırıl, pırıl, yüreklerimiz kıpır, kıpırdı. Kabımıza sığamıyorduk. Hepimiz, aynı heyecanı yaşıyorduk. Bir gün önce yağan yağmurun serinliğini taşıyan güneşli, güzel bir hava vardı. Yolculuğumuzda kimler yoktu ki: Melih Kayahan ve eşi, Naci Edin ve eşi, Ender Aksuna ve eşi, Oktay İncekara ve eşi, kızı Nazlı İncekara, Sabri Erserim ve eşi, kızı Esen Erserim, Ömer Türkkan ve eşi, Selahattin Saraçoğlu ve eşi, Aydın Ataberk ve oğlu Aydıncan Ataberk, Lami Tümay, Altan Tezel, Aslı ve Kurtuluş Keseroğlu, Arda Kurtoğlu, Kerem Güngörmez, Bursa Büyükşehir Belediyesi Yerel Gündem 21 Arazi ve Su Grubu Başkanı Ayhan Sarıbıyık ve ekibi, Tema Vakfı Bursa Nilüfer İlçesi Başkanı Seyit Ali Yıldırım ve Tema Vakfı Bursa ili ekibi, Bursa Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Çevre Mühendisi İnci Cankurt, Nilüfer İş Okulu öğrencileri ve eğitmenleri, Seferiışıklar muhtarı Hakkı Uygur yol boyu kaynaştılar, canciğer dost oldular.



Günümüzün belki de en renkli simasi, Hakkı dayıydı (Seferiışıklar köyü muhtarı Hakkı Uygur). Misafirlere saygısından giydiği laci elbiseleri, samimi davranışları, yöresel şivesi, evlilik üzerine özgün düşünceleri ile, tüm katılımcıların sempatisini topladı. Hakkı dayı, günün büyük bir bölümünde, bizlerle birlikte oldu. Bizlerle birlikte ağaç dikti, bizlerle birlikte yemek yedi, bizlerle birlikte tören izledi. Öğleden sonra köyüne yapılacak gezi için, bütün hazırlıklarını tamamlamıştı. Hanımına daha sabahtan doyumsuz köy ekmeklerini pişirtmiş; "onlar geldiğinde, fırından çıkartıyormuş gibi yapıver" diye tembih etmişti. Köy odasına sığamıyacağımız için, köy meydanına beyaz iskemleleri dizdirmiş, tavşan kanı çayı yapması için, çaycıyı görevlendirmişti.



Orman alanına varır varmaz, tabelamızdaki logoyu düzeltmek istedik. Bunun için yanımızda, kendinden yapışkanlı folyo üzerindeki yeni logomuzu getirmiştik. Naci Edin, ne kadar uğraştıysa da, tabelamızın ancak, birinci, levhasına kadar yetişebildi. Logo, 3 bölmeli tabelanın en üst parçasındaydı. Çaresiz, logomuzu, bizlere eşlik eden Orman Müdürlüğünün teknik ekibine teslim ettik. Hemen ertesi gün, merdivenle gelip, logoyu itinayla, eskisinin üzerine yapıştıracaklarına söz verdiler.





Önce Tema Vakfı yetkililerinden, fidanların nasıl dikileceğine dair, uygulamalı brifing aldık. Yanımızda getirdiğimiz bir megafon, ses iletişiminin sorunsuz olmasını sağlıyordu. Orhaneli Orman İşletme Müdürü Hakkı Türkoğlu, tüm dikim çalışmalarını dikkatle izledi.





Derken, şenliğin en önemli bölümü başladı. Hepimiz, tam anlamıyla birer "acemiydik", ama istekliydik, coşkuluyduk, neşeliydik. Çukurlar önceden açılmıştı. Her çukurun yanına, poşet içerisinde, bir adet fidan getirilmişti. Çapa ve kazmalar, bir kenarda, bizi hazır bekliyordu. Biz de, dikmek için, hemen kolları sıvadık, işe koyulduk



 

 
Yanımızda, yeterli sayıda kağıt Türk bayrakları ve üzerlerine önceden isimlerin yazıldığı Galatasaray bayrakları vardı. Bunları, bütün fidanların yanına diktik. Yeşil alan yavaş, yavaş, Türk bayrağının kırmızısı ve Galatasaray bayrağının sarı-kırmızısıyla dolmaya başlamıştı.



Ne kadar acemi olsak da, diktiğimiz her fidanda, göğsümüz kabardı, büyük bir mutluluk dalga, dalga, benliğimizi sardı.



Bay - bayan, genç - olgun demedik, zamanın nasıl geçtiğini hissetmeden çalıştık. Ellerimizin nasırlı olmamasına aldırmadan, o gün, çapaları hiç bırakmadık. Toprağa diz çöktük; yorulunca oturduk, çukurları elimizle temizledik, fidanları nazikçe yerleştirdik, ellerimizle toprağı çekerek, çukurları doldurduk. Artık, bu dünyada, bizim de bir dikili ağacımız vardı ! Çok mutluyduk !







Zaman, zaman, orman teknik ekibi, çalışmalarımıza destek verdi. Fidanları birlikte diktik. İkişerli, üçerli ekipler oluşturup, yanyana, omuz omuza çalıştık. Ormanımız, yavaş, yavaş hayat buluyordu !

O gün, deyim yerindeyse, 7'den 77'ye Galatasaraylıydık. Elinde Türk bayraklarıyla minik çocuklar, yakasında Galatasaray rozeti ile Hakkı dayı, yanımızdaydı. Ormanımıza el birliği ile can verdik.







Biraz uzaktan baktığımızda, manzara "muhteşem" görünüyordu. "Bizim tepemiz", rüzgarın esintisiyle dalgalanan beyaz, kırmızı, sarı-kırmızı bayraklarla dolmuştu. Tüylerimiz diken diken oldu. Tema Vakfı Başkanı Seyit Ali Yıldırım bey "Bugüne kadar çok ağac diktim, ama böylesine güzel, böylesine anlamlı, böylesine duygulu bir tören görmedim" dedi.



Yerel basın da, bu şenliği yakından izliyordu. Zaman zaman, röportajlar verdik. Amacımızı anlattık. Tüm sivil toplum kuruluşlarına, basın aracılığı ile, bizleri izlemeleri mesajını gönderdik. Kendimize de yeni hedefler belirledik: "Bundan böyle, ülkemizde yanan her ağacın yerine, iki fidan dikmeliydik !"





Artık aramızda olmayan arkadaşlarımızın hatıraları önünde, saygıyla eğildik. Teker teker isimlerini okuduğumuzda, gözlerimiz buğulandı, boğazımız düğümlendi, sözcükler titrek çıkmaya başladı; isimleri, rüzgarla birlikte, çalılıklarda yankılandı. Onların da o gün, orada, yanımızda olduklarını hissettik.





Sarı kırmızı çiçeklerden oluşan bir buketi, onların anısına, orada bıraktık. "Kayıplarımız" levhasını, ormanımızın taşlarıyla toprağa tutturduk. Çevresine Türk ve Galatasaray bayrakları diktik.


İki ayrı aile fotoğrafı çektirdik. İlk resimde, bayraklarla donanmış tepeyi fon olarak kullandık. İkincisinde, tabelamızın önünde toplandık.







Ağaç Dikim çalışmalarımızdan sonra, otobüslerimizle, Orhaneli Orman İşletme Müdürlüğü tesislerine geldik. Önce, seminer salonuna çıktık. Hakkı Türkoğlu'nun konuşmasını dinledik. Hakkı bey, bütün sivil toplum örgüt kuruluşlarının, Galatasaraylıları örnek almaları gerektiğini söyledi. Orman Sevgisi konulu bir film izledik.





Bize destek veren tüm kuruluşlara teşekkür ettik. Tema Vakfı üyelerine, Yerel Gündem 21 üyelerine, Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi temsilcisine birer gümüş Atatürk imzalı rozet ile GSL 97 şapkası hediye ettik. Hakkı dayıya torpil geçtik. Köyüne dağıtması için, ona fazladan iki paket de Türk bayrağı hediye ettik. Muhtar Hakkı dayı, sahneye çıkmayı hiç beklemiyordu, arka sıralarda oturmuştu, alkışlarla sahneye aldık. Orhaneli Orman İşletme Müdürü Hakkı Türkoğlu bey de bizlere bir sertifika ile bir plaket verdi.





Hepimizin karnı iyice acıkmıştı. Bahçedeki piknik alanına geçtik. Beyaz masalar bizi bekliyordu. Mangallardan duman tütüyordu. Açık büfe hazırlanmıştı. Bir köfte bu kadar mı lezzetli olur, bir sebzeli bulgur bu kadar mı nefis olur ? Aşçımız Cevdet, özellikle titiz hanımlardan, tam not aldı. Köy ekmeği, ayran, yörenin bahçelerinden domates ve biber, Bursa şeftalisi menüyü tamamlayınca, keyfimize diyecek yoktu.





Temiz dağ havası, doğanın güzelliği, yorucu dikim çalışması (!) hepimizi iyice acıktırmıştı. Tabaklarımızda ne varsa, silip, süpürdük, parmaklarımızı bile yedik.





Bursa şeftalileri, çok "albeni"liydi. Seyrine doyum olmuyordu. Yetkimizi kullandık, böyle bir ortamda, böyle bir doğada, Melih Kayahan'dan puro içmemesini rica ettik.





Bir kenarda, Maple sirop'lu (Akçaağaç şuruplu) sinimiz hazırlanıyordu. Kekler ince ince dilimlendi; üzerlerine maple sirop'lar döküldü; yeni dilimler eklendi, tekrar şuruplandı; dilimler kenara dizildi, tekrar şuruplandı. Tüm bahçeyi, nefis bir doğal parfüm sarmıştı. Akçaağaç şurubunun kokusu, metrelerce uzaktan hissediliyordu. Melih Kayahan - İnci Cankurt ikilisi, yeni bir lezzet yaratmanın mutluluğu içindeydiler. Maple siroplar, böyle bir ortama çok uygundu, hedefi tam onikiden vurdu. Şurupları, Kanada’dan bizim için gönderen Cevdet Akyel'in kulaklarını durmadan çınlattık.





Yemeğin sonuna doğru, Maple siroplu tatlı sinisi, bahçenin tam ortasındaki bir sehpaya kondu. Bir boş Maple sirop kutusu da, dekor için, tepsinin tam ortasına yerleştirildi. Aman allahım, izdihamı bir görecektiniz ! Kekler, saniye, saniye azaldı, eridi. Minik yavrular da, yeni bir lezzeti tatmanın heyecanı içindeydi.





Meraklı Ender Aksuna, şuruplu olmasına rağmen kutuyu eline aldı. Üzerindeki en ince yazıları bile okudu. Göbekliymişiz, şeker sorunumuz varmış, çok değil, hiç yememeliymişiz .... kimin umrunda ? Sinideki kırıntıları bile temizledik. Yetmedi, köy ekmeği lokmalarıyla, sinide kalan şurupları da temizledik. Geride, tertemiz, pırıl pırıl bir sini bıraktık.





O gün, hangi yaştan olursa olsun, hangi cinsten olursa olsun, hangi kuruluştan olursa olsun, herkes Galatasaraylıydı. Gururla rozetleri taktık, keyifle şapkaları giydik. Yemeğimizin bir de maskotu vardı: Willy. Ver patini Willy ! Gel yanıma Willy ! Otur Willy ! Willy, özellikle çocukların sevgilisi oldu.





Sıra, Orhaneli İşletme Müdürü Hakkı Türkoğlu beyin bizlere armağan ettiği fidelerin seçimine gelmişti. Hep birlikte fideliğe gittik. İstediğimiz fideleri alabilecektik. Meğer seçmesi ne zormuş ! Onu mu alsak ? Yok, şu daha güzel. Yoksa kızılçam mı alsak ? Fıstık çamları da çok güzel gözüküyor. Bir türlü seçemedik. Hepsini de alamazdık ya!





Sonunda, herkes "boyuna göre" bir fidan seçebildi. Kimimiz kucakladık; kimimiz sırtladık; kimimiz, zarar görmesin diye, iki elimizle nazikçe tuttuk !





Orman Müdürlüğü'ne teşekkür ederek ayrıldık. Gezimizin ilk durağı Seferiışıklar köyüydü. Köy yolunun başlangıcında otobüsümüzden indik. Köyün içine doğru yürümeye başladık. Elimizden fotoğraf makinaları düşmüyordu. Köy girişinde karşılaştığımız "otluklar" çok ilgimizi çekti. Çok, çok eski olduklarını öğrendik. Hiç çivi çakılmadan yapılmışlardı. Köyün tarihi 700 yıl kadar geriye gidiyodu. İsmini, Osmanlıların ilk seferlerinden almıştı.





Köylülerle birlikte "lavaş" (yufka ekmek) pişirdik, salça kazanını karıştırdık.





Yoruldukça, salça kepçesi nöbetini değiştirdik; birimiz bıraktık, birimiz aldık. Köylü kadınlar, gülerek hem bizi seyrettiler, hem de biraz dinlendiler.





Hakkı dayının bizler için pişirttiği, taze köy ekmeklerinin kokusu bütün köyü sarmıştı. Hepimiz birer tane aldık. Karnımız tok olmasına rağmen, orasından, burasından koparıp yemeğe başladık. İyi ki, yanımızda tereyağ yoktu. Yoksa, evimize götüreceğimiz hiç ekmek kalmazdı.





Köylülerle bir kaynaştık ki, sormayın ! Çocuklarını kucaklarımızdan hiç düşürmedik; 85 yaşındaki Ahmet dede ile sarmaş, dolaş olduk. Nasıl dinç kaldığını sorduk.





Köy meydanında soluklandık. Hakkı dayının ikramı olarak tavşan kanı çaylarımızı içtik. Köy çocuklarıyla, poz, poz resimler çektirdik. Onları çok, ama çok sevdik. Bazı özgün sokakların sonuna kadar yürüdük. Yöresel mimariyi inceledik.



İkinci durağımız Aşağıdeliller'deki Türkiye'nin ilk ve tek köy müzesiydi. Küçük bir müze için, çok kalabalık olmamıza rağmen, içerideki her bir objeyi tek tek inceledik, hakkında bilgi aldık.





Her yer, bütün duvarlar, özgün eşyalarla doluydu. Yöresel kıyafetler giydirilmiş mankenler vardı. Önlerinde poz, poz resim çektirdik. Sosyal yardım yapmayı da unutmadık. Yanımızda getirdiğimiz "artık kulanmadığımız giysileri" ihtiyacı olan köylülere verdik. Okul mevsimini de dikkate alarak, sabah yola çıkmadan, bir marketten, yeni okul çantaları da almıştık. Etrafımızdaki çocukların yüzündeki sevinci görmek, bütün yorgunluğumuzu unutturdu.







Gezimizin son durağı, Pınarcık köyündeki alabalık üretim tesisleriydi. Artık hava karamaya başlamıştı. Bize de yavaş, yavaş günün yorgunluğu çöküyordu. Çok heyecanlı, dopdolu, çok coşkulu bir gün geçirmiştik. Daha 1,5 saatlik dönüş yolculuğumuz da vardı. Bu güzel ve unutulmaz günü, artık noktalamaya karar verdik.


Dönüşe başladık. Herkesin yüzünde, büyük bir gün yaşamış olmanın verdiği mutluluk vardı. Dönüş yolculuğunda hafifçe kapanan gözler bile, dudaklarımızdaki bu mutlu gülümsemeyi silmeye yetmiyordu.


Bir hayalimiz, bugün, gerçek olmustu. Artık Hatıra Ormanımız vardı !

Google
 

Sizlerden Gelenler ;

Sevgili Aydın; ağabeyin Mehmet'in Galatasaray Lisesinden sıra arkadaşıydım. Hatırlayacağını zannediyorum. Ayrıca bir de rahmetli Rahmi Ertin ortak dostumuzdu. Damadım ile kızımın sevgili amcaları idi. Uzun yıllar sonra, Mehmet'le buluştuk. İnşallah seninle de görüşürüz. Anılara Yolculuk siten, çocukluk ve ilk gençlik yıllarımdan, hayallerimde bile unutulmuş güzellikleri yeniden yaşamamı sağladı. Eline ve o güzel yüreğine sağlık. Görüşmek dileğiyle. Sevgiler.


Altuğ İşmen, 1 Mart 2010


----------------------------------------------------


Sayın Aydın Ataberk,


Çok çok güzel olmuş ellerinize ve emeklerinize sağlık. Eski bir İhsan Çizakcalı olarak ayrıca şu anda merhum abeyimin de çizakcanın ilk öğrencilerinden olması dolayısıyla eski Bursa'yı ve okulumu, yazılarınızda tekrar yaşamış oldum. Size minnettarlığımı ve şükranlarımı sunar çalışmalarınızda başarılar dilerim.Saygılarımla


Erhan Kurtulan, Elk.Müh., 17 Aralık 2008


-------------------------------------------------------


Sevgili Aydin,



Muhtesem bir eser yaratmissin. Seni kutlarim. Beni Ekvator Gine'sindeki yamyamlarin arasinda aglatmayi basardin. Saatlerce tek tek butun belgelere baktim. Tombul yanaklarindan opuyor ve seni tekrar kutluyorum. Artik bu birikimleri koyacagimiz bir web sitemizin olmasi gerekiyor. Ben de onu organize edeyim. Senin bu muhtesem birikimlerinle cok guzel bir siteye sahip olacagiz. Yakinda www.gsl97.org aramiza katilacak.



Seni sevgiyle kucakliyorum.



Mahmut Melih Kayahan, 9 Aralık 2008


---------------------------------------------------------


Sizlere tesadufen ogrendigim Sn Aydin ATABERK tarafindan hazirlanmis bir site adresi iletiyorum. İzlemeniz tavsiye olunur, harika bir calisma olmus. Ellerine ve yuregine saglik....


Öznur Dere, 24 Eylül 2008


--------------------------------------------------------------Sevgili Aydın bey, anılara yolculuk Blogunuzu inceledim. İnanılmaz bir şey. Ne çok emek var. Ben sizden daha genç :) olduğum için eskiye ait yazı ve görüntülerin bir kısmını özel yaşantımdan hatırladım ama çoğunu da geçmişe olan özel ilgimden dolayı hatırladım. Çok duygulandım. Ne olur bu yaptıklarınızı daha çok insan duysun, sizi daha çok insan tanısın. Sizi tanıyan bir kişi olmak benim için ne şans. Sizi çok seviyorum. Saygılarımla,


Sıdıka Parlak, 24 Eylül 2008


-------------------------------------------------------------Aydin Bey Gunaydin ,



Ellerinize saglik, soyle bir goz atabildim henuz, ilk firsatta satir aralarinda kaybolmak isterim .



Ozellikle benim icin de sizi tanimak cok buyuk bir sans .



Saygilar, Sevgiler,



Sibel Birçiçek, 25 Eylül 2008


-------------------------------------------------------------Sevgili Aydın ağbey,



Bize tekrar muhteşem bir yolculuk yaptırdın güzel anılara.Ellerine sağlık ağbey bize böyle nefis güzellikler yarattığın için.


Sevgiler, saygılar



Sinan Acarel, 25 Eylül 2008


------------------------------------------------------------Sevgili Kardesim Aydin,



Candan tebrikler! Iyi ki boylesine guzel sunulan ve ozlem degeri yuksek anilarini bir gunlukte topladin ve e-postalarda kaybolmamalarini sagladin.



Daha nice 5000'lere! Gerek icerik gerek sunudaki nitelik ilgiyi kendisi yaratiyor. Ne mutlu bizlere, ayni ailedeniz!



Sevgilerle,


Tuncer Ören (1955), 26 Kasım 2008


-------------------------------------------------------------Aydın Bey günaydın



Sizi kutluyorum. Bu azminiz ve paylaşma isteginiz hiç eksilmesin, artsın….



Selamlar



Mustafa GEYVE, 26 Kasım 2008


---------------------------------------------------------------


GÜNAYDINLAR AYDIN ABİCİĞİM; NASILSINIZ?? "ANILARA YOLCULUKTA" DAHA 10 000'Cİ, 50 000'Cİ , 500 000'Cİ ZİYARETÇİLERE ULAŞMANIZ DİLEĞİYLE. BEN BÜTÜN KALBEMLE İNANIYORUMKİ AYDIN ABİMİN KALEMİNİN YALINLIĞI, SADELİĞİYLE ULAŞILABİLİR. YAZILARI OKURKEN DALIP BİR YERLERE GİTMEMEK İMKANSIZ.. SEVGİLER,SAYGILAR


Şükran Durgan, 26 Kasım 2008


---------------------------------------------------------------Sayin Aydin agabey



Boylesine guzel, degerli bir birikimi bir araya getirdiginiz ve bunu hazine degerindeki bir belgesellige donusturdugunuz için sizi kutlarim. Müzik dersini gösteren fotografta, sag basta yer alan muzik ogretmeni, Almanya'da muzik egitimi gormus, oglu da bir donem unlu bir fagotcu olan rahmetli Enver Haraçci hocamizdir. Karli kis gunlerinde, Ortakoy'de okulun onunden denize girer ve esasli bir sekilde yuzerdi.



Grand Cour'da hocalar maçini gosteren fotografin sag tarafinda en bastaki siyah formali adi yazilmamis ogretmen de, Galatasaray Ilkokulu yavrukurtlari baskurtu ve de 1950'li 60'li yillarda Ortakoy'de ogretmenlik yapmis olan Huseyin hoca'dir.



Saygilar, sevgiler



Turgay Tuna 102, 26 Kasım 2008


------------------------------------------------------------Sevgili Aydin Kardesim,



Gercekten bir "online GS müzesi" yaratmisin, eline saglik ve tebrikler !



Ender Enön ( 94 x1962), 26 Kasım 2008


-------------------------------------------------------------Çok güzel, çok sevindim.. Tebrik ederim Aydın Bey.



Çok çok daha fazla kişiye ulaşması dileğiyle. Çünkü gerçekten çok güzel bir çalışma.



Sevgi ve Saygılarımla



Gizem Ertürk, 26 Kasım 2008


------------------------------------------------------------Sayın Aydın Ataberk,


Doğum yerim Bursa anılarına yaptığım gezintide, sizin de benim gibi halamın gelin gittiği konakta kurulan "Özel Yeni Okul"dan mezun olduğunuzu öğrendim. Yalnız ben 1957 mezunuyum.... Ne yazık ki daha sonra kurulan İhsan Çizakça Kolejinin kapandığını öğrendim. Merhum İhsan ve merhume Süheyla Çizakça'nın ruhları şad ve mekanları cennet olsun!Selamlarımla,


Beyza Üntuna, 28 Kasım 2008


Türkiye Cumhuriyeti, Atina-Pire Başkonsolosu


-------------------------------------------------------------



Sevgili Aydın agabey ;


Henuz sadece ıkı bolumu okudum . Ikıncı bolum ozel ılgı alanıma gıren oyuncaklardı . Gecmıse donup o yokluktakı zenginliklerimizi hatirlamak çok güzel . Bir kez daha tesekkür ederim . Bence oyuncak dostu ve oyuncak müzesinin kurucusu sevgili Sunay Akın'la temasa geçip O'nun da sitene ulaşmasini saglarsan çok mutlu olacaktir .Sevgi ile kalin


Bünyat AKIN(104-106 V.S.), 14 Şubat 2008


------------------------------


Degerli Kardeşim



Erol Günaydın ın arkasındaki ben Mehmet Ali ve yanımda Özer Berkay dan tebrikler,selamlar,sevgiler,ellerinize saglık.Özer Berkay ve ben GSLAAG den ayrıldık,resimde gördügünüz oturan GS a hizmet eden üç kardeşimize madalya ve plaket verdik.Tahminen 40 ın üstünde agabeyimiz,okul müdürümüz Meral Mercan ,kıymetlı GS lılar bu madalya ve plaketleri aldılar. Resim o tören sırasında çekildi.



Bilgisayar kullanmada cok acemiyim,ancak daha çok gencim yaşım 73 yavaş yavaş öğreneceğim...



Lütfen gslaag ye girin,orada devrelere girin,gsl55.free.fr dan hatıralara girin 2 sahife Necdet Mahfi Ayral ın kızı Jeyan hanımefendinin bana hediye ettiği üç albüm resim ve efemeraları tetkik edin.Bunlarıda dilerseniz kullanabilirsiniz.



İyi günlerde görüşmek dileklerimle.



M Ali Zeren, 17 Şubat 2008


----------------------------------


Aydin agabey,



Dun gslaag sitesinde, yazilarinizda gezindim. Site harika, yazilariniz enfes, onlari toplanmis ve guzel sunulmus gormek icimi isitti. Hem sitenizin hem yazilarinizin duyurularini tekrar tekrar yapmaliyiz orada. Yapacagiz zaten. Dun bunu dusundum. Ilk olanakta ben de gerekeni yapacagim. (ilk vaktim oldugunda yani, affedin beni bu nedenle)



Saygilarimla.



Gün ARUN 113, 25 Şubat 2008


-----------------------------------



Aydin Bey merhaba


Hazirladiginiz sitenin öncelikle Bursa sayfasini, daha sonra da müzik sayfalarini ve digerlerini inceledim. Paylastigimiz noktalari da gördüm. Böyle bir ise zaman ve emek harcamak, bunlara derlemek takdire sayan. Sizi kutluyor ve tüm günlerinizin bu sekilde verimli olmasini diliyorum. Selamlar.Mustafa GEYVE, 2 Mart 2008


-------------------------------


Sayin Ataberk,



Blogunuz cok hosuma gitti.



22 sene evvel biraktigim dunyanin en guzel sehri Istanbul'u bana tekrar gezdirdiniz.



tesekkur ederim



selam ve saygilarla



David Hasday



New York, 7 Mart 2008


-----------------------------------


Sayın Ataberk,



Biraz önce oğlumun haber vermesiyle sitenize baktım. Elinize sağlık, kutluyorum. Ben de, unutulmuş, unutulmaya yüz tutmuş güzelliklerin arayışı, duyurulması çabasındayım. Blogunuzda sergilediğiniz bilgilere, belgelere kendi genelağ yerimde yer vermek, beni, ziyaretçilerimi pek sevindirecek, mutlu edecek. Bilmem izninizi alabilir miyim?



Bu arada belirteyim, ilgilendiğim konular arasında dilimiz, müzik, yazın, sinema önde geliyor. Sinemayla ilgili bir kitabım (http://www.pandora.com.tr/urun.asp?id=110695 ), araştırma yazılarım, senaryolarım, öykülerim vb. var. Bir göz atabilirseniz, http://www.ilgilik.net/ size bir fikir verebilir sanıyorum.



Başarılarınızın artarak sürmesi dileğiyle selamlarımı, saygılarımı sunuyorum.



İnal Karagözoğlu, 10 Mart 2008


----------------------------------



Aydın Abi,



Tesadüfen



”Anılara Yolculuk”



Bloguna takıldım.



Bir defada keşfedilemez.



Dönüp dönüp bakacağım.



Teşekkürler.



Çok yaşa emi.



Sevgiler,



A.Şeref Türkmenoğlu, 22 Mart 2008


-----------------------------


Emeklerinize saglik, cok guzel olmus. Bir IEL ve ITU mezunu olarak da ayrica gurur duydum:) Saygilarimla,



Aydin Gurel, 23 Nisan 2008


-------------------------


Merhaba Aydın Bey,



Anılarda yolculuk sayfalarında gezinirken çocukluğuma gittim 4-5 yaşlarındaydım ve ilk defa film makinası görüyordum,İstanbul'dan Niyazi Dayı gelmişti ,Seher Nenemin kireç badanalı duvarına bir bez gerildi ve sizin eşinizin ve çocuklarınızın görüntüleriydi izlediklerimiz.Babanız parmaklarımı tutar birşeyler yapar hep eksik sayardı parmaklarımı onu güleryüzlü ve kocaman bir adam olarak hatırlıyorum çocukluğumdan.



Ben kimmiyim? ben Ümit Arıcan'ın küçük kızı Safinaz'ım,her ne kadar hiç tanışmamış olsakta selamlar sevgiler...



Safinaz KAROL, 31 Ekim 2008


-------------------------------



Ağbi bu güzel sayfalarına bakmak saatlerimi aldı. Yapması kim bilir ne kadar zaman ve emek gerektirmiştir.Ailem 1965'de Bursaya taşınmıştı. Abdal Köprüsünün 5-6 ev yakınına. Heryer gibi oralar da artık tanınmaz olmuş. O yıllarda köprü sayfandaki (daha önce görmediğim) o resmine benziyordu gene az çok.Güzel günler...


Murat Kalınyaprak 109, 1 Ekim 2008


------------------------------------



Aydın Bey sitenizi ziyaret ettim ve çok mutlu oldum. Lakin kendi çocukluğunun oyuncaklarını hatırlayıp bunu konu edip bugünün kuşaklarına aktaran maalesefki çok az büyüğümüz var. Yine maalesef ki geçmişe ait belleğimiz, sanki o güzelim oyuncakların yerine geçen modern oyuncaklarla birlikte yitip gitmaktedir.Aydın Bey, ben TRT çocuk televizyonu için eski ("Dedemin Oyuncağı) oyuncaklarımızı konu eden bir programın yapımcısıyım. Televizyonumuz Ekimde yayın hayatına başlayacaktır. Hazırlayacağım programda komuğumuza oyuncakla ilgili malzemeleri hazırlayarak ya da konuğumuzun desteğiyle; onun çocukluğunda yer etmiş bir oyuncağın yapım aşaması anlatımlı olarak gerçekleştirilecektir. Bu konuda önerilerinizi paylaşmanız bizi sevindirecektir. Yapımını bildiğiniz bir oyuncak varsa ve bunu bizimle program çekimiyle paylaşırsanız çok memnun oluruz. Şimdiden desteğiniz ve oyuncaklara olan duyarlılığınız için teşekkür ederiz, saygılar sunarız.


Engin Yıldız, 21 Eylül 2008


---------------------------------


Aydın bey günaydın,



sitenize meraktan hemen buradan bir göz attım. detaylı olarak evden bakacağız tabii. ellerinize ve yüreğinize sağlık diyorum. eski bursa ve istanbul resimleri çok ilgimi çekti. anlatımlarınızı da okuyacağım . tekrar teşekkürler. saygılarımızla,



Cenk Özçelik, 13 Şubat 2008 çarşamba


-------------------------------


Aydin Bey supersiniz !!!! tebrikler.



Ayşe Siner, 13 Şubat 2008 çarşamba


--------------------------------


Cok guzel. Super bir ani derlemesi. Size cok tesekkurler.Sanki o gunleri yasamis gibi hissettim. Sonsuz sevgi ve saygilarimla



Ali Rıza Tuğluk, 13 Şubat 2008 Çarşamba


----------------------------------


Harika bir site tebrikler tebrikler Aydın beyciğim cok yararlı ve enteresan. Bu sitenizinden faydalanabilecek ve memnunlukla takip edecek dostlar var acaba onlara da izninizle adresinizi iletebilirmiyim ?



Sevgiler ve tüm bu güzel şeylerin devamını getirmeniz dileyiğle



Fügen Evren, 13 Şubat 2008 Çarşamba


------------------------------------


Sevgili Aydın Ağabey;



Çok güzel bir site olmuş.Ellerinize sağlık ve teşekkürler. Saygılar.



Ahmet Dikencik, 13 Şubat 2008 Çarşamba


----------------------------------



Aydın Beycigim ,



bir ara sakin bir zamanda fırsat bulup okumak o güzel anlatımız esliginde kahvemi yudumlarken sizinle beraber gecmiste yolculuk yapmak isterim. Simdiden elinize, yureginize ve super hafızanıza saglık. Sevgilerimle



Özlem Şenkoyuncu, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------


Sevgili Aydın beyciğim merhaba.



Anılara yolculuk'ta İstanbul'un o eski günlerini sanki yeniden yaşıyormuş gibi keyif aldım. Biliyorsun ben GS lı değilim. 1970 Maçka mezunuyum. O yıllarda İstanbul bir başkaydı.



Geçen sene Sirkeci'deki Orient ekspres'te yaptığımız Eski dostlar yemeğine Yenikapıdan Sirkeciye yürüyerek gelmiştik.Bu yürüyüşten büyük keyif almıştım. Eski günleri ya'dederek beraberce yürümüş ve eski günleri anımsamıştık.



Anılara yolculuk için teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim.



Harun Masatoğlu, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------------


Aydin bey,



henuz tamamini okuyamadim ama okudugum bolumler ve fotograflar cok guzeldi.Elinize saglik. Selamlar



Sevgül Alper, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------


Ellerine saglik çok guzel olmus



Ali Meriçboyu, 13 Şubat 2008 Çarşamba


---------------------------------



Ben de Aydın abimiz nerelere kayboldu diyordum. meğer yoğun bir çalışma içindeymiş. Blog'unuzu inceledim, çok beğendim. Yorum bile yazdım. Hayırlı olsun blogunuz.



Çok güzel olmuş. Ellerinize, emeğinize sağlık. Ben de sizden gelen mailleri güzelce derleyip, bir directory açıp saklamaya çalışıyordum. Ama böylesi çok daha güzel oldu ve size çok yakıştı. Sevgiler,



Yelda Dürüşken, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------



Merhaba Aydin bey,



Dun sayfaniza hizli bir bakis attim, simdi biraz daha bakacagim. Cok guzel olmus ellerinize saglik



Oldukca emek harcamissiniz. Harika gorunuyor



Sevil İnci Cankurt, 15 Şubat 2008 Cuma


---------------------------



Nefis bir arşiv..paylaştığınız için teşekkürler..Saygılar..



Ayfer Çırak, 15 Şubat 2008 Cuma


----------------------------------



Sevgili Ataberklerimiz Bu kadar güzel resimleri bulmak eskiyi bizlere yaşatmak breh breh (Bu aferin demektir.)Ben torunlarla Erim babamla meşgul olduğu için of günümde temiz bir nefes oldu.Her ikinizide öpüyoruz ilk fırsatta buluşmak dileğiyle. Nur. Erim dede(artık amca değil.)



Nursal Tarhan, 15 Şubat 2008 Cuma


------------------------------


Ozenle hazirlanmis bir blog...Teknik olarak kusursuz..Her sayfasini dikkatle okumak gerek...Hazirlayanin eline saglik...



Yorumkar, 12 Şubat 2008


--------------------------------------


Aydın Ataberk'in eseri, beni de çok etkiledi.


Ahmet Kuzucu, 26 Subat 2008 salı