Okul günlerimiz, gençlik yıllarındaki anılarımız ...

Merhaba, yazılarımı paylaşabilirsiniz, sonuçta paylaşmak için yazıldılar... Ancak lütfen emeğe saygı gösterin, isimsiz kullanılmalarına müsade etmeyin.

İlginize teşekkür ederim.


Unutulan meslekler: Yorgancı & Hallaç

Sizler de farkında mısınız? Günlük yaşamda kullandığımız bazı eşyalar, akıp giden zaman içerisinde ister istemez değişime uğruyor. «Yorgan» da bunlardan biri. Çocukluğumuzda, evimizde kullandığımız yorganların çoğu pamuktandı. Yünden olanlar da vardı. Bugünlerde, büyük marketlerde satılanların çoğu elyaftan.
 

Okula giderken önünden geçtiğim yorgancının duvarlarını boydan boya renkli yorganlar süslerdi. O görüntüler, hala gözlerimin önünde. Tablo gibi olurlardı.
 
Günümüzde yorgan dikenlerin, hallaç yayı ile pamuk dövenlerin olup olmadığını merak ediyoruz. Araştırmalarımız bizi Bursa'nın Mesken semtinde Yorgancı Cavit usta'nın dükkanına yönlendiriyor. Kapıyı tıklıyoruz.
 


Cavit Aktaş, 63 yaşında. 1950 yılında Üsküp'te (Makedonya'da) doğmuş. "1954'te Türkiye'ye geldik. Babam, rahmetli, 1910 doğumlu. Babam "memlekette" yorgancıydı. Türkiye'ye geldiğimizde 4-5 yaşlarındaydım. İlk okulu Demirtaş ilkokulunda okudum. Sonradan adı Demirtaşpaşa oldu. Babamın dükkanı mahallemizdeydi. Okuldan gelince dükkanda oynardım. Askerden geldikten sonra kendi dükkanımı açtım".
 
Kısa bir süre öncesine kadar Bursa Muhtelif Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Odası Başkan Yardımcısı'ymış. Görevini yeni yönetime devretmiş.
 
 
Cavit usta, bir yandan bizimle sohbet ediyor, bir yandan bağdaş kurduğu setinin üzerinde elindeki yorganı dikmeye devam ediyor: "Bursa'da 20-25 civarında yorgancı var. 40 yaşın üzerindekiler 10 taneyi geçmez. 60 yaşın üzerinde ise birkaç tane var" diyor ......
 
 
" ..... Sipariş üzerine yorgan yapıyorum. Şu anda piyasaya çıkan silikonlu yorganlar bizim mesleği öldürdü. Pamuk yorgan, yün yorgan arayan yok. Bunları ancak 50 yaşın üzerindekiler (canının kıymetini bilenler) yaptırıyor. Niye mi? Silikonlu yorganda yatan sabahleyin yorgun kalkar. Terleme yapar. Ter vücutta kurur. Kireçlenme yapar. Pamuk yorgan terletir ama teri emer.
 
Yazın pamuk, kışın yün yorgan kullanılır. Yastıklar da aynı şekilde. Ben yastık da yapıyorum. Pamuk'tan yapılan yastık, silikonlu yastığa oranla, biraz daha pahalıya çıkar".
 
 
Kulağımız Cavit ustada, gözlerimiz duvarda sergilenen yorganlarda. Hepsinin sanatsal bir güzelliği var.
 
 
Yorgan desenlerine daha yakından bakıyoruz. Modelleri nereden bulduğunu soruyoruz. "Genelde kendi kafamızdan model çıkartıyoruz. Modeline göre dikiş ücreti alıyoruz. Müşteri de model getirirse, o modeli de yapıyoruz. Biz hem yorgancılık, hem desinatörlük yapıyoruz".
 
 
Dükkanda boy boy, renk renk, çeşit çeşit yorgan var. "Çift kişilik yorgan için yazın 3 kilo ila 3 kilo 250 gram, kışın 3,5 kilo pamuk kullanıyoruz. Yorganların ölçüleri standarttır; 2 metre en, 2,25 m boy olur".
 
 
"Kumaşı imalatçılardan alıyoruz. Floş saten kullanıyoruz. Yorganı güzel gösteren floş saten, düşes satendir. Polyester saten sağlıklı değildir".
 
 
"Önemli olan, yorganı örttüğün zaman, pamuğun da, yünün de hava almasıdır". Bir yorganı ne kadar sürede diktiğini soruyoruz. "Bir günde dikilen yorgan var; bir haftada dikilen yorgan var. Sıklamasına göre (modeline göre) değişiyor. Örneğin, beyaz renkli, palmiye desenli yorgan 2-3 günde biten bir yorgan".
 
 
Cavit usta bize küçük boyutlu bir yorgan gösteriyor: "Bu, bir çocuk yorganı modeli. Ben çocuklara yün yorgan yapmıyorum. Ciğerlerine kıl kaçacak diye korkuyorum. Yalnız pamuk yorgan yapıyorum".
 
 
Cavit ustanın "Yorgan modelleri" kitabı da var. Bir sayfasını açıp gösteriyor: "Bu, tavus kuşu modeli. Söğüt dalına konmuş tavuslar tasvir ediliyor. Pamuk yorgan için uygun bir model. Kuşların başı ters yöne bakacak şekilde de yapılabilir. Tek yönlü kullanılır. Bu modelde, her renk kumaş kullanılabilir".
 
 
Bu meslekte hangi araçların, aletlerin kullanıldığını merak ediyoruz. Sıralıyor: "Dikiş makinası, pamuk tarama yayı, iğne, iplik, yorgan dövme sopası, yüksük, ...."
 
 
Sonra dikiş makinasının başına geçiyor: "Singer dikiş makinası 1965 yılından beri bende. Ben, elden aldım. 20-30 sene daha eski olabilir". Dikiş makinası saat gibi çalışıyor.
 
 
Yorganların içinde kullanılan malzeme birkaç çeşit. Dükkanın bir bölümü çuvallara ayrılmış. «Yün», özellikle kışlık yorganlarda kullanılıyor.
 
 
«İkinci kalite pamuk». Daha tıkız, daha ucuz.
 
 
«Birinci kalite pamuk». "Yorganlık pamuk kısa ve sert uçlu olur. Bir yorgan için 2 kilo 750 gram yetebilir".
 
 
Pamuğun yorgana konmadan önce hangi işlemden geçirildiğini soruyoruz. "Pamuğun dövülmesi gerekir" diye bilgi veriyor; duvarda asılı olan pamuk tarama yayını ve sopasını eline alıyor. "Eskiden yalnız bu yaylar vardı. Teknoloji ilerleyince makinalar çıktı".
 
 
Setin üzerine yaydığı pamuğu düzenli tokmak hareketleriyle dövmeye başlıyor. "Tak taka tak, tak taka tak, tak taka tak, ...". Ritmik sesler, bütün dükkanda yankılandıkça, pamuk kabarıyor, kabarıyor, kabarıyor. Küçük pamuk bulutları havada uçuşmaya başlıyor. "Eskiden evlerin avlusu vardı. İlkbaharda ya da sonbaharda sokaklarda gezen hallaçlar çağrılırdı. Avluya örtüler serilirdi. Birkaç ev birden pamuk yorganlarını getirirdi. Bir gün boyunca, pamuk yorganlar havalandırılırdı. Şimdi, modern evlerde böyle işler kalmadı".
 
 
Çalıştıkça yay gevşiyor. Arada bir Cavit usta soluklanıyor; yayı yeniden geriyor. İşine devam ediyor. "Tak taka tak, tak taka tak, tak taka tak, ..."
 
 
Pamuğu dövme (havalandırma) işi bittikten sonra, sıra onu yaymaya geliyor. "Pamuk taranınca, sopayla yorgan kumaşının üzerine yayıyoruz. Pamuğu yorganın içine koyduktan sonra da, en az 1,5 saat sopayla yorganı dövüyoruz. Pamuğun her tarafa eşit şekilde yayılmasını sağlıyoruz".
 
 
Cavit usta, eline üç alet alıp, biraz hüzünle, biraz gururla bize bilgi veriyor: "Sermayemiz 1 paket iğne, 1 yüksük, 1 sopa. Hepsi bu. Bir de el emeğimiz".
 
 
Bu yapılan işler, uzaktan bize kolay gibi gözüküyor; biz de denemek istiyoruz. Ayakkabılarımızı çıkartıp, setin üzerine çıkıyoruz. Sopa ile pamuğu yaymaya çalışıyoruz. Pamuklar bir türlü istediğimiz gibi yayılmıyor. Bir süre sonra pes ediyoruz.
 
 
Cavit ustaya, bizlere bir önerisi olup olmadığını soruyoruz. "Tavsiyem, sağlıklı yaşamak isteyen herkes evinde pamuk ya da yün yorgan ve yastık kullansın. Eski yorganları varsa, atmasınlar; ikiye katlayıp, şiltelerinin üzerine yaysınlar".
 
Cavit Aktaş'a bize zaman ayırdığı, bilgilendirdiği için çok teşekkür ediyoruz. Daha uzun yıllar sağlıklı ve huzurlu yaşamasını diliyoruz.

Unutulan meslekler: Çıkrıkçı (ahşap tornacı)

Modern dünyanın karmaşası içerisinde, bazı mesleklerin "varlıklarını" bile unuttuğumuzu farkediyoruz. Onları arayıp bulmak, ustaları ile tanışmak, sohbet etmek istiyoruz. "Çıkrıkcı" sözcüğünü en son ne zaman duymuştunuz? Lütfen yanıt vermeyin; "Çok uzun süre önce" diye söze başlamanızdan endişeleniyoruz.
 
 
Yolumuz bizi "Hünerlikol" atölyesine getiriyor. Dükkanın yalnız adı bile, tüm yapılan işlemleri özetlemeye yeterli: "Hünerlikol". Bu dükkanda, motorsuz tezgahlarda, el ile çalışılıyor.
 
 
Geleceğimizi haber verdiğimiz için Nihat Cengiz usta, bizi dükkanının kapısında, güler yüzüyle karşılıyor.
 
Çıkrıkçı Nihat usta, 73 yaşında; 1940 doğumlu. Yaşını hiç göstermiyor. Çok dinç. Bizi dükkanına buyur ediyor. Biz soruyoruz; o anlatıyor: "60 seneden beri, dolu dolu bu işi yapıyorum. 51 senelik esnaf hayatım var. Sülalemde çıkrıkçı yok. Kendim, çekirdekten yetiştim. Beni çok mesleğe verdiler. Hiçbirine ısınamadım. Hepsinden kaçtım".
 
 
Nihat ustanın sohbetine doyum olmuyor: "Babam beni Kayhan çarşısında Osman Şallak ustanın yanına verdi. Şallak, "donsuz gezen" demekmiş. Ustam, soyadını sonradan "Şarlak" yaptı. Şimdi, dükkanında oğlu çalışıyor. Osman usta rahmetli. O da çıkrıkçıydı.
 
İlk okuldan çıktım. 12 yaşlarında onun yanına girdim. Osman usta, ağaç tornacısı değildi. Dokuma fabrikalarına "devere makara" yapardı. Onda ustalık yoktu. Bana bir çekiç sapı yapmayı dahi öğretmedi. Biz iki çıraktık. Bir gün bizi kovdu. Arkadaşım muzipti. Beni kızdırdı. Yerden bir takoz parçası aldım; savurdum. Cam kırıldı. O sırada Deli Ayten de oradan geçiyordu. Cam kırılınca usta bizi kovdu.
 
Ben gururlu bir insanım. O dükkana bir daha gitmedim.
 
Çancılar caddesinde tornacılar vardı. Babam oraya götürdü. Kamil ustanın yanına verdi. Bana her şeyi Kamil usta öğretti. Kamil usta, akşam olunca lamba yakmazdı. Akşam ezanı okununca paydos ederdik. Sanatı orada öğrendim.
 
Askerden gelince kendi dükkanımı açtım".
 
 
Nihat usta, yaptığı her üründen bir nümuneyi dükkanında sergiliyor. Yeniden isteyen olursa, modellerini göstermek için olduğunu söylüyor. Bursa'da başka çıkrıkçı (ahşap tornacı) olup olmadığını soruyoruz. Bu konuda çok dertli: "Bugün Bursa'da başka kişiler de var ama hepsi harcıalem. Mesleği gereği gibi yapmıyorlar. Günlük yaşıyorlar. Oysa, ekmeğimizi bu meslekten yiyoruz".
 
 
Nihat usta, hem ürünlerini teker teker gösteriyor; hem anlatmaya devam ediyor: "Her yaptığımdan bir tane nümuneyi rafa koyarım. Benim müşterilerim sabittir. Kovsam gitmezler. Diğer dükkanlardan müşteriler de gelir".
 
 
Çıkrıkçılık mesleğindeki aletleri merak ediyorz. Yanıtlıyor: "Bütün aletlerim ilkel: ağaç torna, şerit bıçkı, matkap, el aletleri, ...." El aletleri panosunun çok düzgün yerleşmiş olduğu gözümüzden kaçmıyor.
 
 
"Iskarpelelerimin çoğunu kendim yapıyorum" diyor ve onları gururla gösteriyor.
 
 
Duvarda bir kalıp görüyoruz; ne olduğunu soruyoruz. "Köşe sehpası kalıbı. Bazen isteyen oluyor. Bazı müşteriler bana projeleriyle gelir; malzemeyi de bırakır gider. Onlarda sorun yok. Bazıları yalnız ister; ellerinde çizim olmaz. Onlarda zorlanırım. Bizim iş "hata" götürmez".
 
 
Duvardaki bir apliğin ışıkları "sarı-kırmızı" yanıyor. Dikkatle baktığımızı anlıyor. "Apliğin camları kristal. Bunlardan 1000 tane kadar sattım". Bu ziyaretimizden sonra, dünyanın her yerinden yeni siparişler alabileceğini söylüyoruz. Hafifçe gülümsüyor.
 
 
Atölyede iki adet ağaç torna var. Büyük olan 47 yıllık. Küçük tornayı daha sonra almış.
 
 
Büyük parçaları kesmek için, Nihat usta, zaman zaman "şerit bıçkı"nın başına geçiyor.
 
 
Küçük olan ağaç torna 30 yıllık. Orijinal ithal. Hepsinin kullanım yeri ayrı.
 
 
Tornalar elektrik motoru ile çalışıyor ama, ağaca şekil ıskarpeleler yardımıyla el ile veriliyor.
 
 
Duvarda bir fotoğraf var: "Bu fotoğraf çekildiğinde 25 yaşındaydım. Fotoğrafın solundayım. 22 yaşında dükkan açtım. Yanımda iki çırak vardı. Biri, sonradan tornacı çıktı. Diğeri meslekten ayrıldı".
 
 
Dedesi Sadık Güleç'in fotoğrafı, gazlı lambanın yanından bizlere bakıyor. Alta ise, babasının fotoğrafı iliştirilmiş.
 
 
Atölyenin bir de asma katı var. Orada asılı olan müzik aletleri ilgimizi çekiyor: "Yaylı tambur, ut, bağlama, cura bağlama, bağlama, davul,...." Nihat usta hepsini ustalıkla çalıyormuş.
 
 
"Sazla ve sözle Türk Halk Müziği icra ederim. Dört senelik sahne hayatım var". Rica ediyoruz. Bizi kırmıyor. Eline bir saz alıyor. Saz, 50 yaşında var. Uzun saplı. 80 yaşında olan saz da var. Hepsinin tarihi değeri var.
 
Nihat usta, mızrabının konuşturunca, birden notalar, ruhumuzun derinliklerinde yankılanıyor. Ah, bu mesajı size sesli olarak aktarabilmeyi o kadar çok isterdik ki! Hem onun, hem bizim, gözlerimiz dalıp gidiyor.
 
 
"Radyo, 50 senelik. Aşağıya indirmeye kıyamıyorum. Burada da tozdan koruyabilmek için üzerini örtüyorum. Zaman, zaman, radyonun tozunu alıyorum".
 
 
Radyo çalmaya başlıyor. Çok net bir sesi var. Blaupunkt marka. Londra, Bremen, Toulouse, Monte Carlo, Belgrad, Leipzig, Paris, Vatikan, ..... ve daha birçok şehir kayıtlı.
 
 
"50'ye yakın taş plağım var. 78 devirli. Onları orijinal zarflarında saklıyorum. Gerçekten ama gerçekten, değerini bilen biri çıkarsa, vermek isterim". Taş plakları parmaklarının ucu ile, nazikçe tutuyor. Birkaçına göz atıyoruz.
 
Portesi duvarda asılı olan Atatürk, bu Türk sanatçısıyla gurur duyuyor olmalı.
 
 
Neye yarar - Tango. Müzik: Fehmi Ege. Sanatçı: Celal İnce. Erkek sesi. 78 devir. Gramofon Türk Limitet Şirketi Mamulatı.
 
 
Zeki Müren. Süper Stereo. Keman taksimi, Niçin a sevdiğim, Yadeller aldı beni, Unutmam seni, Ayağında kundura, Esmerim. Her hakkı mahfuzdur. Kopyası yasaktır. Kasede çekilemez.
 
 
Sahibin sesi. Kadın nedir (Niyazi bey). Karındaş Mahmut bey. Erkek sesi, keman, piyano.
 
Plaklar, bizi bizden alıp eskilere, hatta bilemediğimiz kadar eskilere götürüyor. Karındaş Mahmet beyi sanatını icra ederken düşlüyoruz.
 
 
Dakikalar dakikaları, sohbetler sohbetleri kovalıyor. Nihat ustanın sohbetine doyamıyoruz. Yalnız ustalık yönünü değil, sanatçı yönünü de tanımış olmaktan büyük gurur duyuyoruz.
 
Bizi kabul ettiği için çok teşekkür ediyoruz. Daha uzun yıllar sağlıklı ve huzurlu yaşamasını diliyoruz.

Ustaların lezzetleri: Pideli köfte

Bursa'nın, pideli, domates soslu, yoğurtlu döner kebabı (İskender kebabı) kadar «Pideli köftesi» de meşhurdur. Bu tadın kaynağını, tarihini, nasıl yapıldığını, özelliklerini öğrenmek istiyoruz. Kayhan çarşısındaki "Dedenin Yeri" Pideli Köfte Salonu'nun yolunu tutuyoruz.
 
    
"Cem Kebap Pideli Köfte Salonu" 1931'de hizmet vermeye başlamış. Dükkanı Erman usta işletiyor. 25 yıldır bu işte çalışıyor.
 
 
Dedesi, pideli köfte yapımına Kapalıçarşı'da başlamış. Sonradan Kayhan çarşısına gelmişler.
 
 
Erman ustanın dedesi Sait usta sağ; 86 yaşında. Evde oturuyor. Dükkana gelemiyor.
 
 
1931 yılında Sait beye verilmiş olan "İcrayı Ticaret ve san'ate mahsus ruhsat ve unvan teskeresi" duvarda asılı. İlk ruhsatlardan biri.
 
 
Babası İsmet Dinçer'e Bursa Lokantacılar Köfteciler Kebapçılar ve Benzerleri Odası'ndan verilmiş "Onur Belgesi", dedesinin ruhsatına eşlik ediyor.
 
 
Pideli köfte, İskender kebaba çok benziyor. Tek farkı, döner yerine köfte kullanılması. Köftenin özelliğini soruyoruz. "Dedemin meslek sırrı" diyor. Hazırlandıktan sonra, bir gün dinlendiriliyormuş.
 
 
Erman ustadan izin istiyoruz; pideli köfte hazırlamak üzere, onun denetiminde, tezgahın başına geçiyoruz; önlüğü giyiyoruz. İşe, pideleri, ızgarada ısıtarak başlıyoruz. Pideler, özel sipariş olarak, dışarıdan geliyor.
 
 
Ocakta, ateşimiz harlı değil; köfteleri kor ateşinde pişiriyoruz. Ne zaman çevireceğimiz konusunda Erman usta bizlere yardımcı oluyor.
 
 
Bir yanda pidelerin üzerine dökeceğimiz tereyağını eritmeye başlıyoruz. Bu işlemin "püf noktası", tereyağın köpürmesi. Bunun için, arada bir tereyağını kaşıkla karıştırıyoruz.
 
Köfteler pişmeye yakın, sıra tabakları hazırlamaya geliyor. Pideleri küçük lokmalar halinde kesiyoruz; yanında domates ile biber olmazsa olmaz. İsteğe göre yoğurt ekliyoruz.
 
 
Köfteler, şimdi tam kıvamında! Soğutmadan onları tabaklara alıyoruz; pidelerin üzerine özenle diziyoruz.
 
 
Domates sosumuz, ocağın bir kenarında. Sos, kesinlikle çok koyu olmamalı. Pideleri ıslatmaya başlıyoruz. Fazla sos, köftelerin lezzetini gölgeleyebilir.
 
 
Cızırtılar çıkararak tereyağımızı da ekledikten sonra, «Kayhan usulu pideli köfte»lerimiz servise hazır! Köftenin, domates sosunun, tereyağın kokusu, iştahımızı iyice körüklüyor. Tabağın görünümü ise yağlı boya tablo gibi. Afiyet olsun.
 
 
Daha girmeden dükkanın kapısında yazıyordu: "Turşu ve tatlı ikramımız". Turşu çeşitleri, tam bir görsel şölen oluşturuyor. Tatlı ise, dillere destan Kemalpaşa tatlısı.
 
Erman ustaya çok teşekkür ediyoruz. Bugün, hem pideli köftenin tarihçesini dinledik; hem yapmasını öğrendik; hem de afiyetle yedik.
 
Ne diyelim, darısı sizlerin başına!

Google
 

Sizlerden Gelenler ;

Sevgili Aydın; ağabeyin Mehmet'in Galatasaray Lisesinden sıra arkadaşıydım. Hatırlayacağını zannediyorum. Ayrıca bir de rahmetli Rahmi Ertin ortak dostumuzdu. Damadım ile kızımın sevgili amcaları idi. Uzun yıllar sonra, Mehmet'le buluştuk. İnşallah seninle de görüşürüz. Anılara Yolculuk siten, çocukluk ve ilk gençlik yıllarımdan, hayallerimde bile unutulmuş güzellikleri yeniden yaşamamı sağladı. Eline ve o güzel yüreğine sağlık. Görüşmek dileğiyle. Sevgiler.


Altuğ İşmen, 1 Mart 2010


----------------------------------------------------


Sayın Aydın Ataberk,


Çok çok güzel olmuş ellerinize ve emeklerinize sağlık. Eski bir İhsan Çizakcalı olarak ayrıca şu anda merhum abeyimin de çizakcanın ilk öğrencilerinden olması dolayısıyla eski Bursa'yı ve okulumu, yazılarınızda tekrar yaşamış oldum. Size minnettarlığımı ve şükranlarımı sunar çalışmalarınızda başarılar dilerim.Saygılarımla


Erhan Kurtulan, Elk.Müh., 17 Aralık 2008


-------------------------------------------------------


Sevgili Aydin,



Muhtesem bir eser yaratmissin. Seni kutlarim. Beni Ekvator Gine'sindeki yamyamlarin arasinda aglatmayi basardin. Saatlerce tek tek butun belgelere baktim. Tombul yanaklarindan opuyor ve seni tekrar kutluyorum. Artik bu birikimleri koyacagimiz bir web sitemizin olmasi gerekiyor. Ben de onu organize edeyim. Senin bu muhtesem birikimlerinle cok guzel bir siteye sahip olacagiz. Yakinda www.gsl97.org aramiza katilacak.



Seni sevgiyle kucakliyorum.



Mahmut Melih Kayahan, 9 Aralık 2008


---------------------------------------------------------


Sizlere tesadufen ogrendigim Sn Aydin ATABERK tarafindan hazirlanmis bir site adresi iletiyorum. İzlemeniz tavsiye olunur, harika bir calisma olmus. Ellerine ve yuregine saglik....


Öznur Dere, 24 Eylül 2008


--------------------------------------------------------------Sevgili Aydın bey, anılara yolculuk Blogunuzu inceledim. İnanılmaz bir şey. Ne çok emek var. Ben sizden daha genç :) olduğum için eskiye ait yazı ve görüntülerin bir kısmını özel yaşantımdan hatırladım ama çoğunu da geçmişe olan özel ilgimden dolayı hatırladım. Çok duygulandım. Ne olur bu yaptıklarınızı daha çok insan duysun, sizi daha çok insan tanısın. Sizi tanıyan bir kişi olmak benim için ne şans. Sizi çok seviyorum. Saygılarımla,


Sıdıka Parlak, 24 Eylül 2008


-------------------------------------------------------------Aydin Bey Gunaydin ,



Ellerinize saglik, soyle bir goz atabildim henuz, ilk firsatta satir aralarinda kaybolmak isterim .



Ozellikle benim icin de sizi tanimak cok buyuk bir sans .



Saygilar, Sevgiler,



Sibel Birçiçek, 25 Eylül 2008


-------------------------------------------------------------Sevgili Aydın ağbey,



Bize tekrar muhteşem bir yolculuk yaptırdın güzel anılara.Ellerine sağlık ağbey bize böyle nefis güzellikler yarattığın için.


Sevgiler, saygılar



Sinan Acarel, 25 Eylül 2008


------------------------------------------------------------Sevgili Kardesim Aydin,



Candan tebrikler! Iyi ki boylesine guzel sunulan ve ozlem degeri yuksek anilarini bir gunlukte topladin ve e-postalarda kaybolmamalarini sagladin.



Daha nice 5000'lere! Gerek icerik gerek sunudaki nitelik ilgiyi kendisi yaratiyor. Ne mutlu bizlere, ayni ailedeniz!



Sevgilerle,


Tuncer Ören (1955), 26 Kasım 2008


-------------------------------------------------------------Aydın Bey günaydın



Sizi kutluyorum. Bu azminiz ve paylaşma isteginiz hiç eksilmesin, artsın….



Selamlar



Mustafa GEYVE, 26 Kasım 2008


---------------------------------------------------------------


GÜNAYDINLAR AYDIN ABİCİĞİM; NASILSINIZ?? "ANILARA YOLCULUKTA" DAHA 10 000'Cİ, 50 000'Cİ , 500 000'Cİ ZİYARETÇİLERE ULAŞMANIZ DİLEĞİYLE. BEN BÜTÜN KALBEMLE İNANIYORUMKİ AYDIN ABİMİN KALEMİNİN YALINLIĞI, SADELİĞİYLE ULAŞILABİLİR. YAZILARI OKURKEN DALIP BİR YERLERE GİTMEMEK İMKANSIZ.. SEVGİLER,SAYGILAR


Şükran Durgan, 26 Kasım 2008


---------------------------------------------------------------Sayin Aydin agabey



Boylesine guzel, degerli bir birikimi bir araya getirdiginiz ve bunu hazine degerindeki bir belgesellige donusturdugunuz için sizi kutlarim. Müzik dersini gösteren fotografta, sag basta yer alan muzik ogretmeni, Almanya'da muzik egitimi gormus, oglu da bir donem unlu bir fagotcu olan rahmetli Enver Haraçci hocamizdir. Karli kis gunlerinde, Ortakoy'de okulun onunden denize girer ve esasli bir sekilde yuzerdi.



Grand Cour'da hocalar maçini gosteren fotografin sag tarafinda en bastaki siyah formali adi yazilmamis ogretmen de, Galatasaray Ilkokulu yavrukurtlari baskurtu ve de 1950'li 60'li yillarda Ortakoy'de ogretmenlik yapmis olan Huseyin hoca'dir.



Saygilar, sevgiler



Turgay Tuna 102, 26 Kasım 2008


------------------------------------------------------------Sevgili Aydin Kardesim,



Gercekten bir "online GS müzesi" yaratmisin, eline saglik ve tebrikler !



Ender Enön ( 94 x1962), 26 Kasım 2008


-------------------------------------------------------------Çok güzel, çok sevindim.. Tebrik ederim Aydın Bey.



Çok çok daha fazla kişiye ulaşması dileğiyle. Çünkü gerçekten çok güzel bir çalışma.



Sevgi ve Saygılarımla



Gizem Ertürk, 26 Kasım 2008


------------------------------------------------------------Sayın Aydın Ataberk,


Doğum yerim Bursa anılarına yaptığım gezintide, sizin de benim gibi halamın gelin gittiği konakta kurulan "Özel Yeni Okul"dan mezun olduğunuzu öğrendim. Yalnız ben 1957 mezunuyum.... Ne yazık ki daha sonra kurulan İhsan Çizakça Kolejinin kapandığını öğrendim. Merhum İhsan ve merhume Süheyla Çizakça'nın ruhları şad ve mekanları cennet olsun!Selamlarımla,


Beyza Üntuna, 28 Kasım 2008


Türkiye Cumhuriyeti, Atina-Pire Başkonsolosu


-------------------------------------------------------------



Sevgili Aydın agabey ;


Henuz sadece ıkı bolumu okudum . Ikıncı bolum ozel ılgı alanıma gıren oyuncaklardı . Gecmıse donup o yokluktakı zenginliklerimizi hatirlamak çok güzel . Bir kez daha tesekkür ederim . Bence oyuncak dostu ve oyuncak müzesinin kurucusu sevgili Sunay Akın'la temasa geçip O'nun da sitene ulaşmasini saglarsan çok mutlu olacaktir .Sevgi ile kalin


Bünyat AKIN(104-106 V.S.), 14 Şubat 2008


------------------------------


Degerli Kardeşim



Erol Günaydın ın arkasındaki ben Mehmet Ali ve yanımda Özer Berkay dan tebrikler,selamlar,sevgiler,ellerinize saglık.Özer Berkay ve ben GSLAAG den ayrıldık,resimde gördügünüz oturan GS a hizmet eden üç kardeşimize madalya ve plaket verdik.Tahminen 40 ın üstünde agabeyimiz,okul müdürümüz Meral Mercan ,kıymetlı GS lılar bu madalya ve plaketleri aldılar. Resim o tören sırasında çekildi.



Bilgisayar kullanmada cok acemiyim,ancak daha çok gencim yaşım 73 yavaş yavaş öğreneceğim...



Lütfen gslaag ye girin,orada devrelere girin,gsl55.free.fr dan hatıralara girin 2 sahife Necdet Mahfi Ayral ın kızı Jeyan hanımefendinin bana hediye ettiği üç albüm resim ve efemeraları tetkik edin.Bunlarıda dilerseniz kullanabilirsiniz.



İyi günlerde görüşmek dileklerimle.



M Ali Zeren, 17 Şubat 2008


----------------------------------


Aydin agabey,



Dun gslaag sitesinde, yazilarinizda gezindim. Site harika, yazilariniz enfes, onlari toplanmis ve guzel sunulmus gormek icimi isitti. Hem sitenizin hem yazilarinizin duyurularini tekrar tekrar yapmaliyiz orada. Yapacagiz zaten. Dun bunu dusundum. Ilk olanakta ben de gerekeni yapacagim. (ilk vaktim oldugunda yani, affedin beni bu nedenle)



Saygilarimla.



Gün ARUN 113, 25 Şubat 2008


-----------------------------------



Aydin Bey merhaba


Hazirladiginiz sitenin öncelikle Bursa sayfasini, daha sonra da müzik sayfalarini ve digerlerini inceledim. Paylastigimiz noktalari da gördüm. Böyle bir ise zaman ve emek harcamak, bunlara derlemek takdire sayan. Sizi kutluyor ve tüm günlerinizin bu sekilde verimli olmasini diliyorum. Selamlar.Mustafa GEYVE, 2 Mart 2008


-------------------------------


Sayin Ataberk,



Blogunuz cok hosuma gitti.



22 sene evvel biraktigim dunyanin en guzel sehri Istanbul'u bana tekrar gezdirdiniz.



tesekkur ederim



selam ve saygilarla



David Hasday



New York, 7 Mart 2008


-----------------------------------


Sayın Ataberk,



Biraz önce oğlumun haber vermesiyle sitenize baktım. Elinize sağlık, kutluyorum. Ben de, unutulmuş, unutulmaya yüz tutmuş güzelliklerin arayışı, duyurulması çabasındayım. Blogunuzda sergilediğiniz bilgilere, belgelere kendi genelağ yerimde yer vermek, beni, ziyaretçilerimi pek sevindirecek, mutlu edecek. Bilmem izninizi alabilir miyim?



Bu arada belirteyim, ilgilendiğim konular arasında dilimiz, müzik, yazın, sinema önde geliyor. Sinemayla ilgili bir kitabım (http://www.pandora.com.tr/urun.asp?id=110695 ), araştırma yazılarım, senaryolarım, öykülerim vb. var. Bir göz atabilirseniz, http://www.ilgilik.net/ size bir fikir verebilir sanıyorum.



Başarılarınızın artarak sürmesi dileğiyle selamlarımı, saygılarımı sunuyorum.



İnal Karagözoğlu, 10 Mart 2008


----------------------------------



Aydın Abi,



Tesadüfen



”Anılara Yolculuk”



Bloguna takıldım.



Bir defada keşfedilemez.



Dönüp dönüp bakacağım.



Teşekkürler.



Çok yaşa emi.



Sevgiler,



A.Şeref Türkmenoğlu, 22 Mart 2008


-----------------------------


Emeklerinize saglik, cok guzel olmus. Bir IEL ve ITU mezunu olarak da ayrica gurur duydum:) Saygilarimla,



Aydin Gurel, 23 Nisan 2008


-------------------------


Merhaba Aydın Bey,



Anılarda yolculuk sayfalarında gezinirken çocukluğuma gittim 4-5 yaşlarındaydım ve ilk defa film makinası görüyordum,İstanbul'dan Niyazi Dayı gelmişti ,Seher Nenemin kireç badanalı duvarına bir bez gerildi ve sizin eşinizin ve çocuklarınızın görüntüleriydi izlediklerimiz.Babanız parmaklarımı tutar birşeyler yapar hep eksik sayardı parmaklarımı onu güleryüzlü ve kocaman bir adam olarak hatırlıyorum çocukluğumdan.



Ben kimmiyim? ben Ümit Arıcan'ın küçük kızı Safinaz'ım,her ne kadar hiç tanışmamış olsakta selamlar sevgiler...



Safinaz KAROL, 31 Ekim 2008


-------------------------------



Ağbi bu güzel sayfalarına bakmak saatlerimi aldı. Yapması kim bilir ne kadar zaman ve emek gerektirmiştir.Ailem 1965'de Bursaya taşınmıştı. Abdal Köprüsünün 5-6 ev yakınına. Heryer gibi oralar da artık tanınmaz olmuş. O yıllarda köprü sayfandaki (daha önce görmediğim) o resmine benziyordu gene az çok.Güzel günler...


Murat Kalınyaprak 109, 1 Ekim 2008


------------------------------------



Aydın Bey sitenizi ziyaret ettim ve çok mutlu oldum. Lakin kendi çocukluğunun oyuncaklarını hatırlayıp bunu konu edip bugünün kuşaklarına aktaran maalesefki çok az büyüğümüz var. Yine maalesef ki geçmişe ait belleğimiz, sanki o güzelim oyuncakların yerine geçen modern oyuncaklarla birlikte yitip gitmaktedir.Aydın Bey, ben TRT çocuk televizyonu için eski ("Dedemin Oyuncağı) oyuncaklarımızı konu eden bir programın yapımcısıyım. Televizyonumuz Ekimde yayın hayatına başlayacaktır. Hazırlayacağım programda komuğumuza oyuncakla ilgili malzemeleri hazırlayarak ya da konuğumuzun desteğiyle; onun çocukluğunda yer etmiş bir oyuncağın yapım aşaması anlatımlı olarak gerçekleştirilecektir. Bu konuda önerilerinizi paylaşmanız bizi sevindirecektir. Yapımını bildiğiniz bir oyuncak varsa ve bunu bizimle program çekimiyle paylaşırsanız çok memnun oluruz. Şimdiden desteğiniz ve oyuncaklara olan duyarlılığınız için teşekkür ederiz, saygılar sunarız.


Engin Yıldız, 21 Eylül 2008


---------------------------------


Aydın bey günaydın,



sitenize meraktan hemen buradan bir göz attım. detaylı olarak evden bakacağız tabii. ellerinize ve yüreğinize sağlık diyorum. eski bursa ve istanbul resimleri çok ilgimi çekti. anlatımlarınızı da okuyacağım . tekrar teşekkürler. saygılarımızla,



Cenk Özçelik, 13 Şubat 2008 çarşamba


-------------------------------


Aydin Bey supersiniz !!!! tebrikler.



Ayşe Siner, 13 Şubat 2008 çarşamba


--------------------------------


Cok guzel. Super bir ani derlemesi. Size cok tesekkurler.Sanki o gunleri yasamis gibi hissettim. Sonsuz sevgi ve saygilarimla



Ali Rıza Tuğluk, 13 Şubat 2008 Çarşamba


----------------------------------


Harika bir site tebrikler tebrikler Aydın beyciğim cok yararlı ve enteresan. Bu sitenizinden faydalanabilecek ve memnunlukla takip edecek dostlar var acaba onlara da izninizle adresinizi iletebilirmiyim ?



Sevgiler ve tüm bu güzel şeylerin devamını getirmeniz dileyiğle



Fügen Evren, 13 Şubat 2008 Çarşamba


------------------------------------


Sevgili Aydın Ağabey;



Çok güzel bir site olmuş.Ellerinize sağlık ve teşekkürler. Saygılar.



Ahmet Dikencik, 13 Şubat 2008 Çarşamba


----------------------------------



Aydın Beycigim ,



bir ara sakin bir zamanda fırsat bulup okumak o güzel anlatımız esliginde kahvemi yudumlarken sizinle beraber gecmiste yolculuk yapmak isterim. Simdiden elinize, yureginize ve super hafızanıza saglık. Sevgilerimle



Özlem Şenkoyuncu, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------


Sevgili Aydın beyciğim merhaba.



Anılara yolculuk'ta İstanbul'un o eski günlerini sanki yeniden yaşıyormuş gibi keyif aldım. Biliyorsun ben GS lı değilim. 1970 Maçka mezunuyum. O yıllarda İstanbul bir başkaydı.



Geçen sene Sirkeci'deki Orient ekspres'te yaptığımız Eski dostlar yemeğine Yenikapıdan Sirkeciye yürüyerek gelmiştik.Bu yürüyüşten büyük keyif almıştım. Eski günleri ya'dederek beraberce yürümüş ve eski günleri anımsamıştık.



Anılara yolculuk için teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim.



Harun Masatoğlu, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------------


Aydin bey,



henuz tamamini okuyamadim ama okudugum bolumler ve fotograflar cok guzeldi.Elinize saglik. Selamlar



Sevgül Alper, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------


Ellerine saglik çok guzel olmus



Ali Meriçboyu, 13 Şubat 2008 Çarşamba


---------------------------------



Ben de Aydın abimiz nerelere kayboldu diyordum. meğer yoğun bir çalışma içindeymiş. Blog'unuzu inceledim, çok beğendim. Yorum bile yazdım. Hayırlı olsun blogunuz.



Çok güzel olmuş. Ellerinize, emeğinize sağlık. Ben de sizden gelen mailleri güzelce derleyip, bir directory açıp saklamaya çalışıyordum. Ama böylesi çok daha güzel oldu ve size çok yakıştı. Sevgiler,



Yelda Dürüşken, 13 Şubat 2008 Çarşamba


-------------------------------



Merhaba Aydin bey,



Dun sayfaniza hizli bir bakis attim, simdi biraz daha bakacagim. Cok guzel olmus ellerinize saglik



Oldukca emek harcamissiniz. Harika gorunuyor



Sevil İnci Cankurt, 15 Şubat 2008 Cuma


---------------------------



Nefis bir arşiv..paylaştığınız için teşekkürler..Saygılar..



Ayfer Çırak, 15 Şubat 2008 Cuma


----------------------------------



Sevgili Ataberklerimiz Bu kadar güzel resimleri bulmak eskiyi bizlere yaşatmak breh breh (Bu aferin demektir.)Ben torunlarla Erim babamla meşgul olduğu için of günümde temiz bir nefes oldu.Her ikinizide öpüyoruz ilk fırsatta buluşmak dileğiyle. Nur. Erim dede(artık amca değil.)



Nursal Tarhan, 15 Şubat 2008 Cuma


------------------------------


Ozenle hazirlanmis bir blog...Teknik olarak kusursuz..Her sayfasini dikkatle okumak gerek...Hazirlayanin eline saglik...



Yorumkar, 12 Şubat 2008


--------------------------------------


Aydın Ataberk'in eseri, beni de çok etkiledi.


Ahmet Kuzucu, 26 Subat 2008 salı